Sümerler ile ilgili okumalar yaparken tarihte bilinen ilk aşk mektubu karşıma çıkıverdi birden...Biz de lafın önüne baraj kurmayalım da sizleri ilk aşk mektubunun öyküsü ile baş başa bırakalım...

Tam 4500 yıl önce Sümer kralı ile kraliçesi arasındaki aşkı anlatan bu taş levha şu anda dünyanın en eski hatta ilk aşk mektubu!

Philadelphia Üniversitesi profesörlerinden Hilprecht, 1889-1900 yılları arasında Mezopotamya’nın Niffer Vadisi’nde bir kazı yapmış. Yaptığı kazı sonucunda üzerinde çivi yazısı bulunan bir levha bulmuş. Bulduğu tüm eserleri kazının yapıldığı yerin sahibi Osmanlı'ya teslim etmiş.

Bulunan tarihi taş levha 58 yıl sonra, ABD’li Samuel Noah Kramer tarafından okunup ve Sümerolog Muazzez Çığ ve Hatice Kızılay tarafından Türkçe’ye çevrilmiş. Çevrildikten sonra bu taş levhanın dünyanın en eski aşk mektubu olduğu ve 4500 sene önce hüküm sürmüş Kral Su-Sin’in eş olarak seçtiği Enlil adındakirahibe tarafından yazılmış olduğu tespit edilmiş.

Çivi yazısı ile yazılan 4500 yıllık aşkın sözleri ise şöyle:

Güveyi, kalbimin sevgilisi,

Senin güzelliğin fazladır, bal gibi tatlı,

Beni büyüledin,

Senin önünde titreyerek durayım,

Güveyi, seni okşayayım,

Benim kıymetli okşayışım baldan hoştur,

Bağışla bana okşayışlarını,

Benim beyim,

Benim beyim baygınlığım,

Enlil'in kalbini memnun eden Su-Sin'im,

Bağışla bana okşayışlarını.

UNUTULMAYANLAR

Rıza Tevfik Bölükbaşı...

Yıl 1918.

İtilaf Devletleri Mondros Antlaşması'na dayanarak Darüleytam(Yetimhane)'lere kadar el koymuş, oradaki çocukları yersiz yurtsuz bırakmıştır...

Rıza Tevfik Milli Eğitim Bakanı'ydı...

Ve nasıl bir Millî Eğitim Bakanı olduğunu ise yakın dostlarından Refik Halit Karay şöyle anlatır:

"Evet, Rıza Tevfik'i (Robert Koleji'nde) yemeğe 'bekliyorduk. Kulağımız otomobil sesindeydi. Sonunda kapının zili öttü ve biraz sonra içeriye, toza toprağa bulanmış, kan ter içinde, yorgunluktan tıraşı bile uzamış, boğuk sesli, mecalsiz bir adam girdi. Biz Nazır Rıza Tevfik'i terütaze ve zarif bir kılıkta bekliyorduk. O işte böyle, bu halde gelmişti. Neden ? Kendisi anlattı: Yabancılar, Darüleytam öğrencisini milyonlar sarfıyla tamamladığımız, kendi malları, mülkleri olan okullardan tutup tutup dışarıya atıyorlardı. Binbir yere başvurarak onları yerleştirmek için uğraşmış, otomobilini de onlara bırakmıştı. Kendisi Arnavutköy'ünden buraya yaya gelivermişti. Ama az - buçuk yorulmuştu. Az - buçuk diyordu, bizse pek çok yorgun olduğunu görüyorduk (...) "

SAYFALAR ARASINDAN

"....O halde insanları kendileriyle hakikî anlamda mutluluğun elde edildiği şeyler için birbirlerine yardım etmeyi amaçlayan bir şehir¸ erdemli¸ mükemmel bir şehirdir (el-medînetü’l-fâzılal); insanları mutluluğu elde etmek için birbirlerine yardım eden toplum¸ erdemli¸ mükemmel bir toplumdur.

Bütün şehirleri kendileriyle mutluluğun elde edildiği şeyler için birbirlerine yardım eden bir millet¸ erdemli¸ mükemmel bir millettir. Aynı şekilde erdemli¸ mükemmel evrensel devlet de ancak içinde bulundurduğu bütün milletlerin mutluluğa erişmek için birbirlerine yardım ettikleri zaman ortaya çıkar..."

Farabi-Erdemli Şehir(El Medinetû'l Fazıla)