Sadece insanlar güç zehirlenmesine uğrarlar.

Hayvanlar için bu meziyet geçerli değil elbet.

Yukarıdaki ağzından çıkanı kulakları duymazsa, aşağıdakinin ne yapacağını kestirmek biraz zor.

Bu ülkede öyle acayip hadiseler oluyor ki, takip etmekte zorlanıyoruz.

Köpeklerin gözünü oyanlar, kedilerin patilerini kesenler.

Annesinin kolundaki iki tane bileziği almak için anasını katledenler, babasını kurşuna dizenler.

Tarım alanları betonlaştırılıyor. Anadolu insansızlaştırılıyor, dava dava diyerek, kentler adete nefes alamaz hale getiriliyor.

Say say bitmiyor, Kamil!

Sanki Ayçiçek üretimini esnaf yapıyormuş gibi, ticarethane sahiplerinin işyerlerinin rafları zabıta tarafından denetleniyor.

Adamlar işi gücü bırakmış, yönettiklerini sandıkları ilçe kaçak inşaat cennetine dönmüş ama teyemmüm taşı dağıtmak, demokratik bir hadise olarak kabul ediliyor.

Yukarıda sıraladıklarımızı haykırınca, ya terörist ya da bizden değilsin yaftası yapıştırılıyor.

Ne yapıştırırsanız yapıştırın, doğruyu söylemekten vaz geçmeyeceğimi belirtmek isterim, gülüm!

Neyse…

Geçtiğimiz gün aracını yanlış park ettiği için otomobilin camına, ‘Arabayı koyduğunuz alan yol geçişi, bilginize’ yazılı bir not bırakan adamı gözaltına aldıran savcı bey.

Kişinin aracına zarar vermesinden dolayı apar topar emniyete götürülmesini emretti, mevzu büyüdü. Ardından araca zarara verdiği için gözaltına alındığıyla ilgili açıklama yapıldı ama mala zarar verilmediği ayan beyan belli oluyordu.

Kaldı ki notu bırakan yurttaş, son derece kibar bir not ve uyarı bırakmış cama.

Tabi olay sosyal medyada yayıldı, tepkiler büyüdü.

Adamcağız paket olmaktan kurtuldu.

Ardından Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, nöbetçi savcı hakkında HSK’ya soruşturma izni verdi.

Devlet adına görev yapan bir kişi, otomobilini hatalı park ediyor, uyarılıyor. Sen misin beni uyaran, benim kim olduğumu biliyor musun edasıyla, kişiyi gözaltına aldırıyor.

Bu nasıl bir ülke böyle, gücü eline geçiren vatandaşı eziyor, yaşamaktan bıktırıyor!

Necip Fazıl Kısakürek’in şiirlerini oku, çatık kaşlı insanları dile getir. Devlet, milletin hizmetindedir de, sonra kalk 28 Şubatçılara rahmet okut.

Hadi canım!

Yetiştirip büyüttüğümüz çocuklar, anne babalarını boğuyor, nefes alamaz hale getiriyorlar!

Sahi ne diyordu, kafasına sülük tedavisi uygulatan Vakit, Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, post modern darbecilere ithafen, ‘adalet benim kaynanamın ismi’ güzellemelerinde bulunuyordu.

Bizim Bursa’da da bir semtin adı ‘adalet’, haberiniz var mı?

Çimentodan bile kurt çıkıyor artık, tereyağına nasıl güvenelim?

Ürkütülen, korkutulan insanların ahını Yaratıcı görüyor. Bir de neyi görüyor; Hz. Peygamber’in nasihatlarını, İslam dinini parayla konferanslarında anlatan sözde din adamlarını!

Şimdi oturun elma, armut soyun, dilimleyin; portakal başucumuzda dursa da olur…

Denizli Valisi nasılsınız, iyi misiniz?

Kahrolsun, Kâbe’nin etrafını beton yığınına çevirenler!

Anlatacaklarım bu kadar hocam!