'Aydın' dendiğinde nasıl bir insan türü gelir aklınıza?

Esnaf mı? Hattat mı? Bestekar mı? Şoför mü? Bozacı mı? Şıraca mı? Toprak işçisi mi? Derviş mi? Köylü mü? Cami imamı mı?

Biliyorum, bunların hiç birine aydın denmez bizim burada.

Aydın dendiğinde, ya köşe yazarı gelir aklımıza ya akademisyen ya diplomat. Hadi bilemedin, kasaba münevveri, hakim, kaymakam, müfettiş falan....

Orada biter aydın kavramının sınırı.

Aydın denen kişi, diploma sahibidir, vakur ve yukarıdan bir duruşa sahiptir, anlaşılmaz ama tumturaklı konuşur ve konu ne olursa olsun, söyleyecek bir sözü, hikmetinden sual olunamaz bir yargısı vardır, son sözü hep o söyler.

Yemeğin en lezzetlisi, haspanın en çekicisi, eğlencenin, seyahatin, konforun en şaşaalısı, gücün ve itibarın en okkalısı hep onun olmalıdır..

Ama bunlar da yetmez, madem roman yazmak moda, bir de roman yazmalıdır, ödülleri de o kapmalıdır, satış rekorunu da o kırmalıdır.

Belki dağcıdır belki hekim belki din alimi, ama eğer siyaset diye bir şey varsa ve makamlar kapanın elinde kalıyorsa, siyasete de atılmalı, mutlaka başbakan, cumhurbaşkanı, BM genel sekreteri falan olmalıdır...

Bunlara sahip olmak için kimlerle ittifak kurması, kimlere arkasını dayaması, neleri inkâr edip hangi nağmeleri terennüm etmesi gerektiğini önceden sezip, gollük pasları yakalamak için sahada yer tutmalıdır.

Koku alma yeteneği yüksek olmalıdır aydının, güç ve ikbal neredeyse oraya doğru akmalı, televizyon kameralarını görür görmez en kıvrak vücut çalımlarıyla kadrajın içine sızmalıdır.

Sözün kısacası; 'Kendisi İçin Aydın' diyorum ben böylesine.

Böyle bir aydın çeşidi kol gezer bu ülkede.

Hele medya plazalarının koridorlarında bunlara toslamadan yürüyemezsin..

Bİ DİRHEM BİR FIKRA

Hastalıktan ötürü gözleri kapanmış olan bir adam, halk şairi Seyrani'ye:

- Bende dünyayı görecek göz mü kaldı? diye şikayette bulununca, söz eri Seyrani:

- Hiç üzülme dostum demiş. Zaten dünyada da bakılacak surat kalmadı.

BİR YAZAR BİR SÖZ

Ayakta Ölmek Diz Ustu Yasamaktan Daha İyidir. (F.D. ROOSEVELT)

TARİHTEN SAYFALAR:

Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç bilgisiyle, dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemâl (İnal)'a sormuşlar:

- Sizdeki bilginin çok azına sahip olmalarına rağmen sizden çok daha fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?"

Şöyle cevap vermiş:

- Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!