Biliyorsunuz, geçen hafta Türkiye ve Erdoğan dünya gündemini epey meşgul etti.

Malum, devletimiz, iktidarın talebi doğrultusunda Suriye’ye sınırdaşı operasyonu düzenledi.

Üstelik muhalefetin de desteğiyle...

Amaç Suriye’de varlığı bilinen PKK ve PYD-YPG varlığını engellemekti.

Tabi buna ABD ve dengesiz başkanı Trump karşı çıktı.

Malum, biliyorsunuz sam amca YPG’ye ve PYD’ye yıllardır silah

Desteğinde bulunuyor.

Ne için, Suriye’de Beşir Esat’ı devirmek için!

Neden, çünkü Esat’ın muhaliflerine karşı toplu katliam yaptığı ve kimyasal silah kullandığı iddia edildi ve o gün bugündür Suriye’de kan durmadı.

İç savaş onlarca can aldı, milyonlarca Suriyelinin ülkesini terk etmesine sebep oldu ve kabak da Türkiye’nin başına patladı.

Keşke patlayan sadece kabak olsa…

Başımızda öyle büyük bir bela var ki...

4 milyona aşkın insan Türkiye’ye sığındı, sonra sığınmakla kalmadı, adeta yurdun dört bir yanına çöreklendi...

Düşünüyorum da Türkiye gerçekten de çok büyük bir ülke.

Batılı ülkelerden birine değil 4 küsur milyon, aynı anda 250 bin mülteci akın etse her halde o ülkenin dengesi alt üst olurdu.

E bizim olmadı mı, oldu da bunu idrak edecek, ya da haykıracak ne adam, ne n de enerji kaldı ülkeyi yönetenlerde.

Neyse, şimdi gelelim Türkiye neden Suriye’ye girdi?

Sorusuna yanıt vermeye…

Biliyorsunuz, bununla ilgili Trump’ın yenilir yutulur mektubu var ki, onun için ne desek, durumun vahametini, anlatmayı başaramayız.

Yani durum çok kötü. Ateşkes olmayacak” diyen ve hatta, “Trump’tan

Başka kimseyle görüşmem” diyen cumhurbaşkanı Erdoğan, 180 derece çark ederek,

Suriye’de ateşkese razı oldu.

Erdoğan’ın bu ilk geri vitesi değil.

Mesela son yaptığı açıklamada, “terör örgütleriyle masaya oturmadık, oturmayacağız” dedi.

Vallahi haberi ilk görünce Zaytung haberi sandım ve bi gülme tuttu ki beni anlatamam.

Ama Zaytung değil gerçek habermiş.

Üstelik TRT’nin web sitesinde bile yayınlanmış.

Ama haklı tabi, daha önce Oslo’da, Dolmabahçe’de, İmralı’da terör örgütü ve

Ömür boyu hapis yatan elebaşısı Apo ile masaya oturup görüşmeler yapan,

Hatta Apo'nun mektubunu destekleyen ve kırmızı bültenle aranan kardeşini

TRT'ye çıkaran cehape ve Kılıçdaroğlu değil mi?

Neyse gelelim tekrar Trump’ın tehdit ve hakaretlerinden sonra Suriye’deki operasyonun durdurulmasına…

Şimdi size kıssadan hisse tadında bildik bir masal anlatmak istiyorum, evet evet baya masal...

(Aslında bu bir Aziz Nesin öyküsü)

Köyün ağası traktörüne binmiş, kasaba pazarına gidiyor.

Yanında da marabası Me’met.

Hoş sohbet devam ederken, ağanın aklına bir muzırlık gelmiş,

Biraz eğlence olsun diye düşünerek, traktörü durdurup me’met’e dönmüş:

- Ula Me’met şu yolun kenarındaki pohu gördün mü?

“He gördüm ağam” demiş Me’met...

Ağanın keyfi yerinde, sürdürmüş lafını:

- Şu pohu yersen, bu traktörü sana veririm...

Şaşırmış haliyle Me’met.

İçinden ‘yav bu marabalık ile ömrü hayatımda böyle

Bir şeye sahip olamam. Gözümü kapatıp yersem,

Bu traktörün de sahibi olurum’

Diye düşünüp, kararını da vermiş:

- olur ağam essah mı dediğin? Yerim ama kimseye

Demiycen...

Karşılıklı anlaşınca da atlamış traktörden

İnmiş yola, zor da olsa b*ku yemeye

Başlamış Me’met.

Ağanın maksadı aslında Me’met ile oyalanmak, eğlenmek

Boku yiyeceğini de ihtimal vermemiş.

Ama iş işten geçmiş artık.

Me’met ağanın şaşkın bakışları arasında

B*ku yemiş Me’met!

Sözünde durup traktörü teslim etmiş marabasına.

Masal bu ya; akşama doğru işleri bitip traktörün yeni sahibi maraba Me’met ile

Ağa birlikte köye dönüyor.

İkisinin de canın sıkkın.

Ağa traktörü kaybetmiş...

Me’met de yediği b*k yüzünden,

Herkes tarafından aşağılanacak.

İkisinin de içi içini yiyor aslında...

Aynı yere gelince, traktörü durduru vermiş Me’met:

- Ağam bilirim ki senin de canın sıkkın, benim de...

Bak şu yolun kenarında ki pohu görürsün.

Onu yersen, traktörü sana geri veririm.

Ağa zaten çok pişman; içine oturmuş yaptığı.

Hemen inmiş traktör'den.

Gözlerini kapatarak bir çırpıda yemiş b*ku...

Direksiyondan Me’met kalkmış, ağa oturmuş yine.

İkisi de memnun gibi...

Köye yaklaşırlarken, ağa Me’met'e dönmüş hışımla:

- Ula marabam; bu traktör kasabaya giderken benimdi

dDeğil mi?

"Evet, senindi ağam"

- Kasabadan dönerken de benim değil mi?

"Senin ağam"

- Peki; o zaman biz bu b*ku niye yedik?

Sahi ya, biz Suriye’ye neden girdik?

Girdiysek ABD istedi diye operasyona neden ara verdik?

Ara verecektik de neden girdik,

Madem girdik neden ara verdik,

Madem ara verdik neden girdik...

Off ya offf…

Son soruyu da sorup yavaş yavaş gideyim ben.

Suriye’nin bu hale getirilmesi en çok kimin işine yaradı?