İşte Şenocak’ın ‘Adam kendini yaktı, yok saydılar’ başlıklı o yazısı:

Adam diyorum adam, kendini yaktı, anında örtbas etmeye kalktılar…

Yok saydılar, olmamış olsun istediler…

Ama oldu, adam kendini yaktı.

Neden?

Uludağ’da, Bakacak Mevkisi'nde çay ocağı işletiyor, ucuza çay, çıbık kraker satarak ekmek parasını çıkartmaya çalışıyordu.

Yeşilçam filmlerindekine benzer bazı muktedir ve kötü amaçlı, kalantor tipler, arkasına aldıkları devlet, belediye ve kolluk kuvvetlerinin de güvencesiyle, Fikret Güven’e baskı yapıyor, hayatı zindan ediyorlardı.

Ekmek teknesini elinden almaya kalktılar…

Direndi, sosyal medyadan sesini haykırmaya çalıştı, edebiyle yalvardı, yakardı, gazeteci arkadaşım Bilal Kayaaltı, Bursa’da ona ses olmaya çalıştı ama ne çare, duymak istemeyen duyan sağırlar, görmek istemeyen gören körleri kalbi, mühürlü, vicdanı kurumuşlar, insan görünümlü zalimlikleri bu haykırışları duymaya, görmeye engel oldu.

Adam kendini yaktı…

Kim yaktı?

Adam; Fikret Güven…

Çaycı…

Sakallı, sarıklı cübbeli…

Gören meczup der, ama o öğrenciler, gençler ucuza çay için, çıbık kraker, bisküvi yesin diye “gönülden” hizmet etme derdindeydi, “alın teriyle ekmek parası kazanmaktan başka bir emeli yoktu” diyor tanıyanlar…

Kendini yakan adam Fikret Güven hakkında gelen ilk bilgiler bu yöndeydi…

Ancak, Fikret Güven’e bu çay ocağı açma izni daha önceki dönem Bursa Valisi İzzetin Küçük tarafından izin verildiği bilgisi geldi.

Bursa BŞ Belediyesi’nin yeni yönetimi baskıları artınca Bakacak Mevkisi’nde çay satan Güven pes edip kendini ateşe verdi…

Peki; Fikret Güven o yerde çay satma iznini usulsüzce mi aldı yoksa dini bir cemaat ya da tarikat mensubu olduğu için mi şimdiye kadar göz yumuldu, bilmiyorum ama bilinen bir gerçek var, o da adam kendini yaktı…

Kolay mı kendini yakmak, kolay mı böyle bir karar vermek…

Adam kendini yakıyor, polisler müdahale ediyor, hastaneye götürmek yerine önce karakola ifade almaya, sonra hastaneye götürülüyor….

Şaka değil, aynen böyle oluyor…

Kendini yakan adamı hastane yerine karakola götürülüp ifadesi alındıktan sonra hastaneye gidiliyor…

Şöyle düşünün; bu şahıs, Fikret Güven, Ak Partili değil de CHP’li bir belediyenin kendisine haksızlık yaptığını iddia edip bu eylemi yapsaydı, Türkiye’de gündem olur muydu olmaz mıydı?

Dün (perşembe) bu olay olduktan sonra sosyal medyaya baktığımda Cüneyt Özdemir gündemin tepesindeydi, kendisini yakan adam ile ilgili ise tek tük birkaç paylaşım dışında kimsenin umurunda bile olmamıştı…

Adamın biri kendini yakmış, diyorum, kendini ateşe vermiş, birkaç muhalif gazete dışında hiçbir yaygın medya ya da yandaş gazetede tek satır yok…

Asayiş Şube’den bir polis memuru, yayınlayan Bursa Bavul Haber’in sahibi meslektaşım Bilal Kayaaltı’nı arayarak, haberi sitesinden kaldırmasını rica ediyor.

Kayaaltı hayır dedikten bir saat sonra bu sefer başka, başka yerlerden de arıyorlar ve aynı talepte bulunuyorlar.

Bilal Kayaaltı elbette haberi kaldırmıyor…

Adamın biri kendini yakıyor, birileri yok saymaya, olmamış gibi davranmaya çalışıyor, peki bu durumda muhalefet ne yapıyor?

"Her zamanki gibi eli armut topluyor(!)" diye yazmıştım ama daha sonra öğrendim ki, Bursa CHP Milletvekili Nurhayat Kayışoğlu ile Bursa İl Başkanı İsmet Karaca, (geç de olsa) gözaltında tutulan Fikret Güven'i ziyaret etmiş...

Geç de olsa diyorum, çünkü aylardır sesini duyurmaya çalışan Güven'i, bu tatsız durum yaşanmadan önce duymaları gerekirdi, çünkü muhalefet demek, haksızlığın karşısında durmak demek değil mi?

Editör: Haber Merkezi