İnandığımız İslam dini bize temiz olmamızı emrediyor.

Bu emre uyulması konusunda da Hz. Peygamber kocaman bir örnek. Mesela Peygamber asla yere tükürmez, insanlara örnek olan davranışlar sergiler, çevre temizliğine dikkat ederek yere çöp atmazmış.

Hele zor dönemlerin fırsata çevrilmemesiyle ilgili de hatırlatıcı olurmuş.

Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve televizyon ekranlarından izlediğimiz görüntüler hala hafızalarımızdaki tazeliğini koruyor.

Şimdi bu vaka tüm dünyayı etkisi altına aldı!

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, bir kişinin virüse yakalandığını açıklamasının ardından, kolonya fiyatları fırladı, kağıt mendil, tuvalet kağıtları karaborsaya düştü.

***

Hatırlarsınız geçen yıl domates, biber, patlıcan fiyatlarındaki aşırı artışın ardından hükümet tedbir almış, her köşe başına tanzim marketleri açtırmıştı.

Ne acayip bir durum ki Ticaret Bakanı Ruhsal Pekcan, bazı temizlik maddelerini ithal edebileceklerini söylemesi hayret verici!

Sürekli dile getirmeye çalışıyor, her ne pahasına olursa olsun doğru algı oluşması için çırpınıyorum.

Bugün Cuma hutbesinde eline tutuşturulan kağıdı okumaktan başka refleksi olmayan maaşlı Diyanet görevlisi imam, temiz olmamızı öğütledi.

Bu hutbe öyle tahmin ediyorum ülkemizin tüm camilerinde irad edildi.

İmam efendi “aziz Müminler” diyerek başladığı konuşmasında…

Asla kendisinin yapması gerekirken yapmadığı çevre temizliğini, anlattıklarını kuzu gibi dinleyen müminlere söyledi.

Ve ekledi: ‘Bu salgından korunmak için öncelikle beden, kıyafet, yiyecek ve çevre temizliğine dikkat edelim. Bulunduğumuz ortamı sık sık havalandıralım. Öksürdüğümüz ya da hapşırdığımız zaman tek kullanımlık mendillerle veya dirseğimizin iç kısmıyla ağzımızı kapatalım. Kalabalık ortamlardan uzak durmaya gayret edelim. Özellikle lavabo, abdesthane, kapı kolu ve masa üstleri gibi el temasının yoğun olduğu alanları temiz tutalım. Ellerimizi her zamankinden daha fazla sabunla ve ovalayarak yıkayalım. Kirli ellerimizle ağzımıza, burnumuza ve gözümüze dokunmayalım. Camilerimizde ortak tespihleri kullanmak yerine parmaklarımızla ya da şahsi tespihimizle tesbihatımızı eda edelim.’

***

Siz bugüne kadar cübbesini sırtına, başına da sarığını takarak görev yaptığı caminin etrafında, mahallenin sokağında çevre temizliği yaparak müminlere örnek olan bir imam, müezzin gördünüz mü?

Hakikaten gördünüz mü?

Mescide ezan okunmadan 5 dakika önce gelip, ‘Bakın kardeşlerim, çıplak ve ıslak ayakla camiye gelmeniz doğru değil, bastığınız halılara yüzümüzü sürüyoruz, hastalıklara davetiye çıkarmamamız için dikkatli olmamız gerekiyor’ dediklerine şahit oldunuz mu?

Mahallemiz bizlerin nefes aldığı yerlerdir, daha çok ağaca, fidana, yeşile ihtiyacımız var diyerek, görülen her toprağı yeşillendirmek için cemaati örgütlediklerini hatırlıyor musunuz?

Hatırladıklarınız belli, bu şahsiyetlerin akıl etmediği, ellerine tutuşturulan hutbeler!

***

Mesela, sokakta sizinle karşılaşıp merhabalaştıktan sonra “bu akşam sizin evinize kahve içmeye gelmek istiyorum” diyen kaç tane imam ve müezzin hatırlıyorsunuz?

Sanırım onlarla ilgili hatırladığımız; mevlit, sünnet, düğün merasimlerinde en ön safta olduklarını görmekten ibaret…

Aynı zamanda kentteki kirliliğe, çirkinliğe, betonlaşmaya, dikey mimariye, utanmazlığa, sahte gıda üretenlere, Osmangazi Belediyesi’ne Vakıfların tahsis ettiği Karabaş-i Kültür Merkezi’ni yıllarca kullanan naylon faturacı sahte şeyhe, kadınları soyunma kabininde görüntülerini, fotoğraflarını çeken Mehmet Zait Kotku Cami’nde görevli tacizci müezzinin ipliğini pazara çıkarak hutbelerine, açıklamalarına şahit oldunuz mu?

Buradan yola çıkarak zombileştirilmeye, koyun gibi güdülmeye itiraz etmek, camilerde bizi uyutanlara mescitlerin içinde itiraz etmeyi, Musa gibi, İbrahim gibi her ne koşulda olursa olsun, ‘kral çıplak’ demek gerekiyor.