İster düşünerek, isterseniz kıvranarak, acıyı, gözleri yaşaranlara karşıdan bakın!

İsterseniz hiçbir şey olmamış gibi de davranabilir, pişkinlik yapabilirsiniz.

Kızmak, darılmak yok.

Ülkemizde.

Hala asgari ücret, açlık sınırı kriterleri ile belirleniyorsa, oturup ağlamamız, dizlerimizi dövmemiz gerekir.

Dün, bu şehrin sokaklarında gezerken, yaşını başını almış insanların gözyaşıyla ağladığına bir kez daha şahit oldum.

63 yaşındaki Hatice E, emekli maaşının bin 700 TL olduğunu, geçen ay 230 lira doğalgaz, gözlerini yuvalarından çıkararak bela okuduğu elektrik faturasına da, ‘haram zıkkım’ olsun diyerek, 145 TL ödediğini söyledi.

‘İnan evladım, sabah doğalgazı açmıyorum, ikindiden sonra kısıkta yakıyorum, evde kat kat hırka giyerek oturuyorum.’

Bitmedi.

İşçi emeklisi Nizamettin K, 67 yaşında. Bin 630 TL maaş aldığını söyledi ve gözleri yaşardı, dudakları titredi. İslam yurdunda, Türk yurdunda parya olduk oğlum. 18 yıl önce iktidara gelenler, adalet ve kalkınma dediler, kendilerinden önceki iktidarların ülkemizi yönetemediğini söylerlerken, haklı gerekçeleri vardı. Geldiğimiz nokta maalesef hayal kırıklığı. Açlık sınırı ifadelerini dilinden düşürmeyenler, gündemi değiştirmek için TBMM’deki bütçe görüşmelerinde HDP’ye laf yetiştirenler bana ne vaat edebilir. Çok üzülüyorum, elden ayaktan düştüm, hanım öldü, kızımın yanında kalıyorum ama gel bana sor.’

Kadriye A, elinde dört ayrı poşet vardı; bir kilo patates, pırasa, mandalina ve ıspanak. Nerede oturuyorsun teyzeciğim diye soru sordum, ‘Ahmetpaşa mahallesinde’ dedi. Emekli olduğunu, yalnız yaşadığını, bin 400 lira maaş aldığını dile getirdi. Kadriye teyzenin kursağı en son 2 ay önce kırmızı et görmüş. Kasım ayında su, elektrik ve doğalgaza 350 lira ödediğini aktardı. Bizi sefil gibi yaşatıyorlar ya, ‘Allah’ıma havale ediyorum’ dedi.

İşte böyle, kış kapıyı çaldı; doğalgaz ve elektrik kabus gibi çöktü birçok hanenin üzerine.

İnanın durum vahim, çatırdayan aileler, karısıyla kavga etmemek için sabah evden dışarı çıkıp, karanlıkta evine gelen işsiz kocalar!

Ama olsun, saldır TBMM’de muhalefetin üzerine, değiştir gündemi olsun, bitsin!

Bir Allah’ın kulu da şu soruyu sormuyor Süleyman Soylu’ya.

Daha dün, Recep Tayyip Erdoğan’a ağza alınmayacak sözler sarf eden kimdi?

Hakikaten akıl alacak gibi değil.

Güç zehirlenmesi öyle kötü bir şey ki Kamil, her söylediğin yanlışı doğru sanıp, dalkavukların alkışlayınca böbürlenirsin.

‘Millet kuru ekmek yiyorsa aç değildir’ diyecek kadar şımarırsın, özür dilemen gerekirken saçma sapan sözler sarf edersin.

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin sağlıktan anlamayan Sağlık Daire Başkanı Mehmet Fidan, buralara gelmek için Reis’in yakınlarına hastanede gülücük dağıtması, altyapı oluşturması nasıl izah edilebilir, kadim şehrin aklı evvelleri?

Ne kadar acı bir süreçtir bu Yarabbi, tabelasında adalet ve kalkınma yazan bir parti, asgari ücreti belirlerken açlık sınırını baz alıyor; işçinin, emeklinin feryadına kulak tıkıyor, her şey normalmiş gibi davranılıyor!

Elleri, dudakları titreyerek geçinemediklerini söyleyen, gözleri yaşaran Nizamettin amca, Kadriye ve Hatice teyzenin yumruklarını sıkacak mecalleri yok ama anlattıkları ile acı gidişin resmini çiziyorlar Abidin!

Liyakati inşa edeceğim diyenlerin ülkesinde, şımarık ve kibir abidelerinin cirit atıyor olmasına kahroluyoruz be gülüm!