Bugün, Elazığ Kültür ve Dayanışma Derneği’nin organize ettiği ‘Elazığ Yöresel Ürünler ve Lezzet’ günlerinin açılışı yapılacak.

Dün dernek başkanı İbrahim Karaçin, programla ilgili bilgiler verdi.

Öncelikle şu hususa dikkat çekelim. Yöresel ürün adı altında gıda satışı yapılmasını doğru bulmuyorum.

Hindistan’daki pazarları aratmayan görüntülerin hiçte hoş olmadığını belirtmeliyiz.

Çok zor koşullarda, taşınmazı olmayan, binlerce lira kira veren, vergi öderken anası ağlayan, gelen zamlarla perişan olan esnafa gıda denetimleri yapan devletin kurumları, belediyelerin zabıtaları, Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesindeki gıda denetçileri, ticarethane sahiplerine nefes aldırmıyor.

Ama gelin görün ki aynı belediyeler kendilerine ait olan alanları gıda festivali düzenleyen sivil toplum kuruluşlarına koşulsuz vererek, çifte standarda imza atıyor.

İki yıl önce Nilüfer’de hastane alanında çadır açarak esnafı tiftikleyen organizasyonda, toz toprak içinde satılan ürünlerle ilgili bir sürü mağduriyet yaşanmıştı, burada bulunan esnaf perişan olmuştu.

***

Gelelim İbrahim Karaçin’in anlattıklarına.

Başkan, Bursa’da 30 bin Elazığlının yaşadığını söyledi.

Dernek olarak Ramazan’da ayrımcılık yapmadan, gerçek ihtiyaç sahiplerine erzak verdiklerini, memleketlerinden şehrimize gelen, iş arayan hemşerilerine, ellerini taşın altına koyarak yardımcı olmaya çalıştıklarını kaydetti.

Bursa’nın cennetten bir köşe olduğuna dikkat çekti. (Ben de bir ilave yapayım, betonlaştırılan cennet!)

İnsansızlaşan, iş ortamı olmadığı için, ektiklerinden, yetiştirdiklerinden para kazanamayanların göç ettiği Keles, Orhaneli, Harmancık ve Büyükorhan’a da el uzattıklarını belirtti.

Sonra sözü Bursa’da fabrikaları olan Elazığlılara getirdi; Elazığ’a da istihdam yapmalarını istedi.

Ve devlete yük olmamaya çalıştıklarını söyledi.

Gerçekten doğru bir yaklaşım, eğer Elazığ’ın çorak, taşlaşmış arazilerine, tarım alanları olmamak kaydıyla fabrikalar açılırsa, doğdukları toprakları terk etmek zorunda kalmaz Elazığlılar, yani tersine göç başlamış olur.

***

Bu arada, İbrahim Bey ve ekibi biraz daha gayretli olmaları gerekiyor.

Nasıl mı?

Derneklerin asıl amacı, eksiği gediği görmek, eleştirmek, proje üretmek olmalı.

Bursa’mızın Dağ ilçeleri neden fakirleşiyor, nerede yanlış yapılıyor diye adım atmaları gerekiyor!

Yani balık tutmayı öğretecek bir gayretten söz ediyoruz.

Mesela Harput Tekstil’in sahiplerine bu anlamda her türlü baskı yapabilirler.

Kültürel etkinliklerine milletvekili çağırmayı nasıl akıl ediyorlarsa, parlamenterleri biz doğduğumuz şehre geri dönmek, burada istihdama katkıda bulunmak istiyoruz demeyi de bilmeliler.

Haydi, çocuklar, toparlanın!

İnsansızlaşan Anadolu’yu sanayi, turizm ile kalkındıracak şeklinde bir çıkışta bulunmanız gerektiğine inanıyorum.

Umarım, böyle bir silkinme ve uyanışı gerçekleştirirsiniz.

Örnek olursunuz; torunlarınız da kalkar, dedelerimiz asil adamlarmış diyerek heykellerinizi dikeler.