Geçenlerde mahallemiz sakinlerinden birisi aradı; akşam ezanından hemen sonraydı.

‘Kardeş, canının sıkılacağı, yüreğini kanatacak bir haber mevzuu var, bizim eve gelirsen görürsün’ dedi.

Hani şu çınar ağacının dibinde küçücük çaydanlıkta çay demleyip, tenceresinin içindeki 6 tane mısırı satarak evine ekmek parası götürmenin telaşındayken; Kiremitçi muhtarının, ibadethanenin maaşlı namaz kıldırma memurunun bir kereliğine de olsa, “sen ne yapıyorsun” zahmetinde bulunmadıkları Berrin Çardak’ın gece yıldızları saydığı Kiremitçi cami meydanında buluştuk.

Unutmadan,

Berrin ablamızla neden ilgilenmediniz diyerek eleştirdiğim muhtar, kendisine çeki düzen vereceğine, kenarda köşede, tatlıcıya, yelkovancıya her zaman olduğu gibi boş konuşmaktan kendisini formatlamaya vakit bulamıyor. Diğer taraftan bu insanlar da fani muhtara, ‘ya sen ne anlatıp duruyorsun, kapının önündeki acıyı neden göremedin’ diyememeleri ise çürümüşlükten başka ne olabilir ki?

Bu arada Berrin ablamızın morali artık yerinde, AK Parti Bursa Milletvekili Refik Özen, kavrulan yüreğine su serpti, hayata olan bakış açısını değişmesine sebep oldu.

Yanı sıra,

Vali Yakup Canbolat’ı da bu iyilik halkasına katmadan olmaz tabii.

***

Şimdi gelelim diğer konuya.

Bir anne; üç yavrusu var, sıra sıra, 8,9, 10 yaşlarında.

Babaları annelerini terk etmiş, başka biriyle evlenmiş.

Rahmetli Ahmet Kaya ne diyor, Nazlıcan, Bedirhan ve ben Suphi!

Yani acılardan acı beğen, gülüm.

Z.Ç’nin çocukları babaannesinde kalıyor; İzmir’de, okuyorlar.

Anne Bursa’da, oturduğu ev kira; borçları vardı, özellikle faiz müesseselerine, resmi tefecilere yani!

Su, elektrik birikmiş.

Anne Z, boşandığı için babasından maaş alıyor ama yetmiyor.

Çalışmak istiyor, maaşı kesileceği için sigortalı işte çalışamıyor.

Merdiven yıkıyor, temizliğe gidiyor, garsonluk yapıyor.

Belli etmese de, genç yaşına rağmen keder yüzüne yapışmış.

Derdini kimseyle paylaşamıyor.

***

Şimdi sıralayacaklarımı ister cebinize koyun, ister pencereyi açın, isterse ıssız sokaklarda ağlayın.

Anne Z.Ç borçları birikince çaresiz girdabında ne yapacağını şaşırıyor.

Uzatmayayım, bayan arkadaşı aynen şu ifadeleri kullanıyor:

‘Ne üzüyorsun kendini, ben sana 3- 4 arkadaş bulayım, beraber ol, ödersin borçlarını,  endişe etme, rahat bir hayatın olur!’

Yani fuhuş yap diyor, çamura bat diyor. Nasıl olsa elinden tutanı, ne sıkıntı var diye soranı yok ya!

Bu sözler karşısında şok geçiren üç yavrusu olan anne, o alçak teklifi yapan kadına ağzının payını veriyor.

İşte size acı bir hayat.

Şimdi bizler böyle dramları duyup, görünce ne yapalım, karaktersizlik mi yapalım?

Yoksa susalım veya gözlerimizi mi yumalım?

Vur patlasın, çal oynayalım mı diyelim, ey ahali?

İsmi bende saklı bir ağabeyimi aradım. Z.Ç’nin durumunu anlattım. Bir gece bu genç kardeşimizin kiracısı olduğu evin önünde ayaküstü görüştük.

Ağabeyimiz Z.Ç’nin kredi borcunu kapattı.

Elektrik ve birikmiş su faturaları da ödendi.

Ve ‘artık sen bizim kardeşimizsin, çocuklarını da yanına al, ben sana gerekli yardımlarda bulunacağım. Evlatların yanında olsun ama’ dedi.

Geçen gün Z.Ç evlatlarıyla buluşmak için İzmir’e gitti. Üç çocuğuyla öz çekim yapmış, fotoğrafını göndermiş. Mutluluğun karelerini gördüm, kim baksa yüreği kıpır kıpır olurdu.

Siz siz olun, kapınızın önündeki feryadı, inlemeyi, gözyaşını, acıyı duyun. Ama sakın üç kuruş yardım yaptım diyerek de kendinizi avutmayın, kandırmayın.

Ahir ömrünüzü bereketle, sevinçle doldurun. Masaların arasında gezinerek hava atanlara, patavatsızlık yapanlara pabuç bırakmayın.

Ölü toprağını sıpıtın atın, sıvasız hanelere ışık saçın.

Unutmayın, cennet ucuz değil, cehennem lüzumsuz değil.

Allah var, gam yok.

Son olarak muhtar falan deyince, vakit ayırın, Osmangazi ilçemizin Namık Kemal Mahalle Muhtarı Necmettin Geniş’in kapısında açan gülleri, mahallesinde oluşturduğu dayanışmayı, örnek alınacak çalışmalarına dünya gözüyle şahit olmanızı tavsiye ederim.