Yakın tarihte bu ülkede atılan manşetleri yaşı elverenler unutmadı. Hatta unutturmayarak gelecek nesillere de anlatıldı. Bu manşetler daha çok kişilik hakları özgürlük seçilme ile ilgiliydi.

Başörtüsü, cumhurbaşkanına “muhtar olamaz” gibi manşetlerden bahsediyorum. Bu manşetlerden hiç ders çıkarmadık. Bugün bu manşetlerin yerini başka manşetler aldı. Takvim gazetesi, manşete taşıdığı "Bu haberi okumadan markete girmeyin, çıkarken üzülmeyin" başlıklı haberde, okurlarına market alışverişlerinde "fazla harcama yapmamaları" için ipuçları verdi.

Takvim'in hazırladığı ipuçları arasında "Cazip kokular yoldan çıkarmasın, alışverişe çocuklarla çıkmayın, sepet kullanın" gibi maddeler yer aldı. Nereden nereye dedirecek cinsten bu manşet inanın tarihi bir vesika olarak bugünkü yönetimi yad ettirecek.

Bu manşet sıcaklığını korurken bir başka skandal vergilerimiz ve elektrik faturamıza ortak devlet kuruluşundan geldi.

TRT Belgesel’de yayımlanan ve yapımcılığını Uğur Alibaşoğlu, Ömer Faruk Katkat’ın üstlendiği “Sıfır Atık” adlı programda sunucu Doğan Akdoğan, çöpten çıkan yiyeceklerin nasıl tüketilebileceğini anlattı. Akdoğan, “Çöpteki yiyeceklerin neredeyse hepsi yenilebilir durumda. Yumurtanın son kullanma tarihi geçeli sadece iki gün olmuş.

Yumurtanın bozulmadığını anlamak için, tuzlu solu bir kaba yumurtayı bırakın. Eğer yumurta dibe batıyorsa bozulmamıştır” ifadelerini kullandı. Bu neyin aklı kim kontrol ediyor bu kurumları insanlar geri zekalı mı sanıyorsunuz. İnanın bunlar iktidarınıza mal olacak cinsten skandallar. Buradan söylüyorum bu manşet ve kamu spotları size oy kaybettirecek.

Sen çiftçisin neyine internet neyine telefon Bir vatandaş olarak ülkemizdeki çiftçilerin zor şartlar altında üretime katkı sağladıklarına şahidim. Avrupa’yı, Hollanda’yı gören oradaki çiftçilerin durumunu bilen biri olarak söylüyorum orada çiftçi olmak burada beyaz yakalı olmaktan iyi bir pozisyonda.

Traktörler, ekipmanlar, ahırlar, teşvikler vs. Hepsi bizden önde. Devlet çiftçilere önem veriyor. Biliyor ki üretim olmazsa hayat olmaz. Biz çiftçilerimize telefon ve interneti reva görürken telefon ve interneti baz alarak çiftçinin çok iyi konumda olduğunun kanısına varıyoruz.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal katıldığı bir televizyon kanalında şunları söyledi ; "2018 yılı Haziran seçimlerinde Kahramanmaraş'ta bir delikanlı geldi. 'Bizi mahvettiniz, bizi öldürdünüz. Çiftçi şu durumda' dedi. Üzerinde beyaz bir gömlek cebinde ıphone bir telefon vardı. Dedim ki, telefonu alabilir miyim? Telefon Iphone 6. ' Telefonu kaça aldın?' dedim. '4 bin 500 lira' dedi. Kaç taksite aldın? '24 taksit' dedi. 'Ayda kaç lira ödüyorsun buna' dedim. 'Ayda 450 lira ödüyorum' dedi. Senin ayda 450 lira bu telefona ödeyebilmen demek bizim kaynaklarımızı, becerimizi kullanmamız demek. “ ben Mahir beye bir cevap bulamadım ancak İzmirli bir çiftçi şu manidar cevabı tüm halkımız ve çiftçilerimiz adına verdi: ANKA Haber Ajansı'na konuşan İzmir Kirazlıdan çiftçi Mehmet Kani, şunları söyledi: "Nasıl ödenecek bu borçlar anlamıyoruz. Mahir Ünal'ın dediği gibi çiftçinin ancak güzel bir telefonu olmaz. Güzel bir traktörü olmaz. Çiftçinin ancak bol bol borcu olur. Tarım Krediye borcu olur. ziraat Bankası'na borcu olur. Mazotçuya borcu olur . Yemciye borcu olur. (elindeki tuşlu telefonu göstererek) çiftçinin ancak tuşlu telefonu olur. Çiftçinin elektrik borcu olur. Çiftçinin patatesi tarlada kalır, çürümeye terkedilir. Depoya korsa terörist olur.”