Eskiden insanlığımız böyle değildi!

Eğlenmeyi mutluğu …Bağlılığı …Arkadaşlığı…Dostluğu…Azmi…başarıyı…pes etmemeyi namus bilirdi…Sahip çıkardı.

Şimdi kime baksam çatık kaşlar, asık suratlar, merhametsiz yürekler.

En küçük hadiselerde bile aşırı kırıcı tepkiler…

Eskiden bu kadar çok nedensiz yere küsen, tartışan insanlar da yoktu.

En garibi de nedensiz yere kuru kalabalıkla dolan taşan caddeler de yoktu.

Yabani şehir hayatı da yoktu.

Bayramlarda, etkinliklerde, dostluklarda cemiyet yaşantılarında çoğalıp birlik beraberlik olurdu.

Mahallelerde caddelerde korna sesi yerine çocuk cıvıltıları olurdu.

Şimdi caddeler ve sokaklar çocuk sesleriyle değil kuru boş gürültülerle dolu.

Özellikle şu AVM‘ler…

Parasızlıktan ağlayan adam, şimdi alışveriş çılgınlığında.

Bu durum ekonomik açıdan esnaf içinde fevkalade . Ama kuru indirimlerle insanları da sömürmekte.

Sözde indirim politikası… Bu yüzden de gözü doymayan aç gözlü hiç bir şeyle yetinmeyen asık suratlar dışarıda.

Her şey benim olsun edasıyla özentili nesiller, alamayınca da asabiyet ve kıskançlıkla büyüyen yürekler ...

Bu yeni nesil de üretmekten çok tüketmekten yana

Şu anki devrimiz tüketmek… üretmek değil!

Bu yüzden de emeline ulaşamayan mutsuz ruhlar sokakta.

***

‘İnsanlar düşündüklerini söyleyenleri severler ‘diyerek Markus Zusak’ın sözleriyle yazımı tamamlamak istiyorum.

“Yenilginin rengi göz bebeklerini boğsa da, hepimiz gibi yoluna devam et ve inatla gülümse. Gülümse ve karanlık kutuların en karanlığında yaralarını sar. Parmaklarınla yaralarına dokun ve onları hatırla.”

Uzun lafın kısası, acımasız düzene rağmen ayakta kalın ve gülümsemenizi ihmal etmeyin.

Yüreğinizi kaybetmeden sevgiyle kalın.