Çocukların bu mahalle mekteplerinde okula başlaması da, ilk örnekleri 13. Yüzyıl’a kadar uzanan belirli merasimlerle olurdu. Çocuğu okula başlayacak aile ziyafetler verir, mektebin hocasına hediyeler hazırlanırdı. Okuldaki diğer öğrencilere de şeker, simit gibi yiyecekler dağıtılırdı.
Aileler çocuklarının mektebe başlama gününü kandillere denk getirmeye çalışırlardı. Eğer kandile denk gelmezse, çocuklar pazartesi veya perşembe günleri okula başlarlardı.

Okula başlayacak çocuğu olan aile, evini baştan aşağı temizler; temizlikten sonra da ailenin kadınları, öğrenci adayı çocuklarıyla birlikte, hamama gidip yıkanırlar ve hamam eğlenceleri düzenlerlerdi...
Bütün aile, okula başlama töreninin yapılacağı gün, hava aydınlanmadan kalkardı. Yeni elbiseler giydirilen çocuk, mücevherler ya da parıltılı taşlarla süslenir; boynuna da işlemeli Kuran cüz kesesi asılırdı... Fesin giyildiği dönemde, çocuğun başındaki püskül mavi olur ve fese bir nazarlık asılırdı. Daha sonra da Eyüpsultan ve Fatih türbeleri ziyaret edilirdi.
Aile türbe ziyaretinden döndükten sonra, mektebin diğer çocukları okula başlayacak arkadaşlarını evinden alarak ilahi ve aminlerle götürmek için, eve gelirlerdi. Çocukların okula törenle başlamalarına ‘Amin Alayı’ veya ‘Bed-i Besmele’ denirdi.

***

Okula gidecek çocuk, evin önünde kendisini bekleyen süslenmiş ata bindikten sonra tören başlardı. İlahiciler hep bir ağızdan, “Tövbe edelim zenbimize / Tövbe ilallah, ya Allah / Lütfunla bize merhamet eyle / Aman Allah, ya Allah” dedikten sonra, onları amincilerin “Amin, amin” sözleri takip ederdi.
Çocuk ata bindirildikten sonra, Amin Alayı yürümeye başlardı. Alayın en önünde, atlas yastık üzerinde sırmalı cüz kesesiyle elifba taşınırdı. Arkasından da başının üzerinde, çocuğun okulda oturacağı minder ve elifbayı koyacağı rahleyi taşıyan birisi giderdi. Bu iki kişiyi ata binmiş çocuk takip eder, arkasından da mektep hocası, hocanın yardımcıları, ilahiciler ve aminciler gelirdi.
Törende çocuğun akrabaları ve davetliler de bulunurdu. Çocukların anneleri ve mahallenin kadınları da okula başlayan çocuğa eşlik ederlerdi. Ayrıca töreni seyretmek isteyenler yol boyunca dizilirlerdi. Özellikle kadınlar, okula başlama törenlerini sokağa çıkmak için fırsat kabul eder, hiç kaçırmazlardı.

***

Amin alayı ilahiler eşliğinde okulun önüne gelince, okul hocasının yardımcılarından biri, öğrenciyi elinden tutarak okula götürürdü. Mektepten içeri giren çocuk, hocasının elini öptükten sonra kendisinden önce içeri alınmış ve hocanın karşısında bulunan minderine otururdu.
Besmele çeken hoca cüzde alfabenin ilk harfi olan ‘Elif’i göstererek harfin adını yüksek sesle söylerdi. Ardından da, “Bugünlük dersin bu kadar, unutursan kulaklarını çekerim” derdi...

Okullar çoğunlukla tek bir odadan oluştuğu için, eğitim de, bir tek hoca tarafından yürütülürdü. Bazı sıbyan mektepleri de iki katlı olurdu. Mektep hocası da, genellikle okulun yanında yer aldığı caminin imamı idi.
Eğer mahalle mektebinde, öğrenci sayısı çok ise, hocanın yardımcıları da olurdu. Öğrenciler arasında sınıf ayrımı yoktu. Hoca, seviyelerine göre öğrencilerle gruplar halinde çalışırdı. Bu arada, diğer öğrenciler de ya yazı yazar ya da istirahat ederlerdi.
Eğitim kesintisiz olarak devam ederdi. ‘Tatil’ diye bir kavram yoktu. Öğrenciler de senenin istedikleri ayında eğitime başlarlardı. Mektebe kız erkek karışık gidilirdi.

***

Mektepte eğitim, Osmanlı döneminde kullanılan ve Arap harflerinden oluşturulmuş alfabenin öğrenilmesiyle, yani ‘elifba’ ile başlardı. Alfabe bazen tekerlemelerle öğrenilirdi. Mahalle mekteplerinde Kuran’ın kısa sureleri, namaz sureleri ve kimi dini bilgiler öğrencilere aktarılır; ayrıca, dört işlem seviyesinde de olsa, matematik öğretilirdi.
Meşhur Razgrad Olayı
Bulgaristan'ın Razgrad şehrinde Bulgar gençliği, Müslüman-Türk mezarlarına saldırıp tahrip ederler...Bu olay ülkemizi yaralar. Tevfik İleri ve Arkadaşları ise İstanbul'da ki Bulgar mezarlığına çiçek ve çelenk koyarak öç almak isteyen Bulgarlara cevap verirler.
Şehrin valisi ve C.H.P üyesi ve İstanbul İl Başkanı Cevdet Kerim buna izin vermez. Bu harekete rağmen Tevfik İleri ve arkadaşları Bulgar mezarlarına çelenklerini koyarlar. Bu asil ve vakur hareket İstanbul valisi ve emniyet müdürü tarafından cezalandırılır. 
Tevfik İleri ve arkadaşları emniyete götürülüp nezarete atılırlar.. Yıl 1930..Atatürk haber alır ve Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'ı çağırır ve sorar: "Koca siyasi, bak Bulgaristan'da Türk mezarlığı sökülmüş, bizim gençlik buna karşı bir nümayiş yapmış ve bir kısmı şimdi nezaretteymiş. Sen bu hadiseler hakkında ne düşünürsün.." demiş.. 

***
Tevfik Rüştü Aras şu ibretlik cevabı verir : " Paşam vatanseverlik kolay değildir. Bu gençleri mahkum edelim. Vatanseverlikten dolayı onları böylece mükafatlandırmış oluruz..
Bulgar dostlarımıza da " biz sizinle o kadar dostuz ki bu uğurda kendi gençlerimizi mahkum ettik." deriz ve böylece meseleyi iki cephesiyle halletmiş oluruz..." Atatürk ise bu sözler karşısında şu muhteşem cevabı yapıştırır : "Koca siyasetçi, sen bu kadar anlarsın! Senin dediğin gibi yaparsak arkamızda olan gençliği karşımızda buluruz " demiş.