Muhterem Müslümanlar!

Aziz kardeşlerimiz, bugünkü hutbemizin konusu, etliye sütlüye dokunmak.

Yaratıcımız yukarıda okuduğumuz ayette, ‘doğru yol ve isabetli tutumdan’ bahsediyor.

Gelin görün ki, biz sizlere diyanetin maaşlı memurları olarak örnek olamıyoruz.

Çiçek, böcek hutbeleri ile sizleri oyalıyor, mahallemizde aç ve açıkta kim var diye sorgulamıyoruz, sorgulatacak zemin hazırlamıyoruz!

Yaşanan utançları, rezillikleri gündeme getirmiyoruz.

Komşularımızla aramızdaki samimiyet hangi düzeyde?...

Şeklindeki düşünceye sizleri sevk etmediğimiz gibi, eylem birlikteliği içinde olmamanız için elimizden ne geliyorsa yapıyoruz!

Muhterem kardeşlerim!

Biz hutbeye çıkıp şehrimizde ve ülkemizde olup bitenleri gündeme getirmiyor isek, bize tepki göstermeniz gerektiğini düşünüyorum.

Yani, Hz. Peygamber yaşadığı iki şehir Mekke ve Medine’de haksızlığa, hukuksuzluğa sürekli dikkat çektiğini hatırlatmak isterim.

Kendinizi silkeleyin ve deyin ki…

Hocam, ‘sen yıllardır bizim mahalle camiinde görev yapıyorsun, bir kez olsun evimizin kapısını çalıp, sizin kahvenizi içmeye geldim dediğini duymadık’ uyarınızı yüksek sesle söylemiz gerektiğini düşünüyorum.

***

Kıymetli kardeşlerim!

Her hafta sizden yardım adı altında para istiyor ama sizlerden zerre kadar tepki görmüyoruz.

Güzel kardeşlerim, dairenize, dükkanınıza kiracı ararken bile titiz davranıyorsunuz da bizleri sorgulamaktan neden çekiniyorsunuz?

Bizler herkes gibi şeytanın yattığı yeri biliyoruz.

Ama ölü taklidi yapmasını da çok iyi beceriyoruz!

Örnek mi?

Bursa betonlaştırılırken, kirletilirken, kentin bir ucundan, diğer ucuna batçıklar olmasına rağmen bir saate gidilemezken, biz bu çarpıklıkları gördüğümüz, duyduğumuz ve bildiğimiz halde hutbelerde gündeme getirmiyoruz. Peki, siz ne işe yarıyorsunuz? Neden bizi siz nasıl insanlarsınız diyerek sarsmıyor, anamızdan doğduğumuza pişman etmiyorsunuz? 

***

Kardeşlerim!

Nerede bir çarpıklık, saçmalık görseniz tepkisiz kalmayın.

Bizlere, ‘sizler camilerin süs bitkisi misiniz?’ demeyi bilin.

Doğalgaza, suya, elektriğe yapılan aşırı zamlardan dolayı, aldığınız asgari ücret ayın ortasında bittiğini biz biliyoruz ama size “uyanın ey halkım” demiyorsak, sizin bize söyleyeceğiniz bir söz yok mu? A güzel kardeşlerim!

diğer taraftan. 

Naylon fatura düzenleyerek devleti dolandıran, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyen bir utanmaza, kamunun malı olan Karabaş-i Kültür Merkezi’ni tahsis eden Osmangazi Belediyesi ve onun başkanına “sen ne yapıyorsun” demeyi akıl etmediysek bu bizim utancımızdır?

Peki, sizler neden bu konuda bizi uyarmıyorsunuz, uyarın, biraz olsun tefekkür edin, bizi protesto etmeyi neden düşünün!

Bu ve buna benzer eylemler sizlerin insanı çıkışınız olmalı, dğer bir değişle demokratik hakkınız.

Tabi, sizleri bu hale biz getirdik, kıl namazı, ne feryadı, ne açları, ne zamları, ne de aklımızla alay edenlere  demokratik tepkinizi dillendirmemek için sizleri, uyuşturduk!

Mesela, ayda kaç kez kırmızı et alabiliyorsunuz? diye sizlere soru yöneltmedik!

Oysa Hz. Peygamber veda hutbesinde ‘hakkınız arayın’ uyarısında bulunuyor.

'Komşunuz açken siz tok yatamazsınız' diyor

Ancak bizler, sizleri başka şeylerle oyalayıp, körleştirdiğimiz için Cuma günü camiye geldiğinizde kiminiz uyuyor, kiminiz telefonla oynuyor, kiminiz çıplak ayakla mescide gelip, yüzümüzü sürdüğümüz halılara mikrop bulaştırıyor, bu manzarayı biz gördüğümüz halde sizlere gıkımızı çıkarmıyoruz.

Ve kafanıza göre takılıp, namaz kıldığınızı, ibadet yaptığınızı sanıyorsunuz.

Kusura bakmayın ama böyle namaz, böyle ibadet olmaz!

Hutbeme son verirken, sizleri uyuşturan, miskinleştiren hareket tarzında bulunduğum için kendimden utandığımı belirtmek ister. Sizleri bizlerin ve Bursa’da yaşanan yanlışlardan dolayı kent yöneticilerinin ezberlerini bozmanız gerektiğini belirtiyorum.

Yaratıcıya emanet olunuz.

Bavulhaber.

Editör: Haber Merkezi