Ayşe Deniz Karacagil. Gezi parkı eylemleriyle meşhur olmuş, özellikle sol medyanın ayyuka çıkardığı isim! Medyada gündeme geldiği andan itibaren dikkatimi çektiğinden hayatının beni ilgilendiren kısmına şahit oldum, hep beraber olduk. Cem Özdemir’in CNN-5N1K Programı’nda gezi kahramanı(!) olarak kırmızı fularlı kız diye servis etmiş, güya kırmızı sosyalizmin simgesi diye hapse atılmış, 90-100 yıl arası hapis istemiyle yargılanıp, 4 ay sonra tahliye edilmişti. Aslında yazmaya kalksalar böyle senaryo çıkmazdı. Dönelim gerçeklere.

Cem Özdemir’in programından sonra 1 ay geçmeden 20 Haziran 2014’de annesi kızının devrimci(!) kişiliğine övgüler düzüyor, 1 hafta sonra da dağdan videosu yayınlanıyordu… Video da okullarda hedeflenen tek tip insan modeline değiniyor, sistemin insanları sorgulamadan standart hayat yaşamasını istediğinden dem vurup, cezaevindeyken arkadaşlarının üşümemesi için battaniyesini verme seferberliğini anlatıyordu. Dağda ki kamp hayatının, yeşilliğin, doğanın, kuş seslerinin güzelliğine değiniyordu. Oysa bilen bilir coğrafi olarak bulunduğu bölgeler doğal güzellik olarak zayıf hatta çorak arazidir.

Birgün Gazetesi’nin haberine göre 2014’de Rojova’ya giderken geride bıraktığı mektubunda şunlara yer vermiştir. “ Hemen ülkemizin yanında ki insanlık ve karalama savaşını görmezden geldik. Orada savaşın esiri altında olanlar insan değildi sanki. Sistemin okulları boş boş bağırırken ‘Ne Mutlu Türk’üm Diyene’ diye her zaman sorgulama içerisindeyken kavradım. Ben oraya enternasyonalizmi savunan bir insan olarak gideceğim. Aynı Deniz Gezmişler gibi.”

Aslında sormak lazım “enternasyonalizm nedir” diye. Kaç kişi tanımlayabilir? Neden bu kıza bu kadar değindiğime gelecek olursam da lise ve üniversite yıllarımda arkadaş çevremde şahit olduğum kadarıyla Karacagil bir tablodur. Özellikle insanların kimlik arayışı içinde olduğu dönemde marjinal olmayı seven insanlar kolaylıkla Marksist, sosyalist öğretilerin peşinden gittiğini sanarak global ölçekli çıkarlara hizmet etmekte. Bu tarz etkinlikte bulunan dernek veya vakıfları kapatmak bir dereceye kadar yeterli olabilir. Fakat ben eğitim sistemimizin de bu mücadelenin parçası olmasından yanayım. Tıpkı Aleviliğin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinde anlatılarak bir birliktelik hedeflendiği gibi Marx’a Lenin’e ve Sosyalizm gibi diğer akımlara da açık ve anlaşılır biçim de daha geniş yer verilmesi gerektiğini düşünüyorum. İdeolojileri insan beynine vurulmuş zincirler olarak tanımlayan yazara olaylara şahit oldukça hak vermemek mümkün değil. İlginç olan da Kemalizm taraftarı olan kayda değer kesim Komünizmi de savunur. Bir insanın hem Kemalist hem komünist olması ya cahillik ya da ahmaklık göstergesidir. Biri devlet düzenini şiddetle savunur, diğeri reddeder.

Her neyse. Asıl üzücü gerçekliğe de gezi olaylarının yıldönümünde şahit olduk. Haberlere göre Daeş’e karşı YPG tarafında çatışmada “destan yörük” kod adlı Karacagil ölmüştü. Akabinde içimizde ne kadar “gezi zekalı” varsa Taksim’den Rojava’ya selam, direnişe devam” diyerek soluğu Taksim’de aldı. Almanya’da adına ayin gibi tören yapıldı. Sözcü gazetesi yazarlarından Soner Yalçın hapishanede ziyaretine giden Atatürkçü avukatların onu yalnız bırakması neticesinde PKK’ya katılmasından yakınıyordu. Tabi arada hükümete yüklenmeyi de ihtimal etmeden. Sakat bir düşünceyle de olsa durumu onaylamadığını belirtirken sahip çıktığı vekiller ve düşünce sahipleri Taksim’de boy gösteriyordu…

Bu konuda en yerinde yorumlardan birine Melih Altınok köşe yazısında yer vermiş. “Ayşe Deniz Karacagil Gezi gençliğinden beklenen ve gitmesi istenile yolda bir örnekti”. Aslında olayın özü bu değil mi!..

Haberlerde yer verilenlere göre dinlenen telsizlerde Murat Karayılan tarafından Avrupa birim müdürü yapılarak özel muameleye tabi tutuyor, bu da diğer örgüt kadınları tarafından tepkiye sebep oluyor, baskılar üzerine de sahaya gönderiliyordu. Sonrası da malum…

Son olarak bazı gazete haberlerine göre de Karacagil aslında güvenlik güçlerinin Kato’da ki operasyonunda etkisiz hale getirilmiş, örgüt Rakka’yı özgürleştirme savaşında ölmüş gibi göstererek hayali kahraman yaratmayı planlamıştı.

Bana kalırsa da daha önce ölmüş olma ihtimali var. Gezinin yıl dönümünde gündeme gelmesinin sebebi olayları zihinde canlı tutmak olmalı. Toplumun sinirlerini yıpratmak için bir girişimde olabilir.

Merak ettiğim örgütte bulunduğu 3 yıl için de pişman olup olmadığı.

İnşallah bir daha böyle olaylara ahir ömrümüzde şahit olmayız…