Bir baba, oğlunun huyunu, kişiliğini beğenmez ve ona yeri geldikçe “Sen adam olmazsın,” dermiş. Böylece yıllar geçmiş, çocuk okumuş, etmiş ve sonunda paşa olmuş. Emrindeki adamlarından iki kişiyi de babasını alıp getirmeleri için göndermiş. Bu adamlar babasının kapısına varmışlar, “Paşa hazretleri sizi getirmemizi emretti!” deyip, babasını aldıkları gibi, oğlunun makamına getirmişler. Oğlu da babasını karşısında görünce, babasını haksız çıkardığını göstermenin rahatlığıyla gururla konuşmuş: “Bak sen bana ‘adam olamazsın’ derdin; ama ben paşa oldum” demiş.

Babası, oğlunun omzundaki yıldızları, üstündeki sırmaları, belindeki kılıcı şöyle bir süzdükten sonra, başını sallamış ve şöyle demiş:

“Oğlum ben sana ‘adam olamazsın’ dedim, ‘paşa olamazsın’ demedim ki!.. Sen adam olsaydın, babanı böyle yaka paça ayağına getirtmez, kalkar kendin gelirdin.”

***

Çocuk paşa olmuş fakat bu yaptığıyla insanların diline de düşmüş. Böylece halk içinde makama, paraya, şöhrete erip de adam olamamış kişilere bu söz söylenir olmuş.

Bu hikayeyi sizlerle paylaşmamın nedeni devletin verdiği gücü gariban üzerinde deneyenler içindi. Son zamanlarda “devlet büyüğü” bazı kişilerin halkı azarladığına, devletin verdiği gücü kibirle masum insanlara karşı kullandığına şahitlik ediyoruz.

Uşak’ta maske takmadıkları için vali vatandaşlara bağırmıştı, eldiven takmadığı için dönerciyi azarlayan vali, halka küfürlü konuşan kaymakam...

Her zaman altını çizdiğim konu şu; iktidara en büyük zararı veren yandaşlarıdır. Muhalefete bakıp vatandaş hükümete pirim veriyor ancak yalakalık yapıp reisin gözüne gireyim diyen hem bazı partililer hem de bazı bürokratlar iktidara yaptıklarıyla kan kaybettiriyorlar. Denizli’deki vali sosyal medyanın gücü karşısında geri adım attı ben bunu iyi bir şey olarak görüyorum.

***

Eninde sonunda hatasını kabul etti. Hatasını kabul ettiğini bir basın metni ile duyurdu basın metni de evlere şenlik niteliğindeydi yazım hataları kibirli ifadeler sanki sosyal medya da nereden çıktı gibi. Bu metin yazım hatası nedeniyle tam üç kez değiştirildi.

Bunu görenlerin aklına liyakat kelimesi geldi. Basın metnindeki hataları ilköğretime giden bir çocuk bile yapmaz yorumlarına yol açtı. Konumuz aslında liyakat değil bu konu başlı başına irdelenmesi gereken bir mesele. Asıl önemli olan gönüllere girmek. Bakın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 31 mart 2019 yerel seçimleri kapsamında Ankara Etimesgut'ta düzenlenen mitingde yaptığı bir konuşmada şöyle demişti: "Gönüllere girmeden seçim sandığından çıkmak bize haramdır.” Bu konuşmayı elbette bürokratlar kibirli partililer duymuştur. İcraata gelince bu sözü unutup vatandaşa devletin gücünü gösteriyorlar. Vatandaşa “geber” diyenleri hakaretler yağdıranları tek tek örnekleriyle vermeye kalksam bu köşe yetmez. Bu ülke güzel bürokratlar da valiler de gördü. Bu valiler insanın gönüllerine taht kurdu. Gücü vatandaşa karşı kullanmadılar. Milletin hizmetkarı olanlar millete efendilik yapamaz. Bir zavallılık, bir aptallık, bir acizlik, bir iticilik, bir bencilik, bir rezillik, bir zelillik; "İnsanın kendini çok önemli zannetmesi.