Sahi, dünya dedikleri hepi topu iki evlek yer değil miydi zaten...

Ne vardı üzülecek ne  vardı tasalanacak.Bi tarla bostan yan gel Osman...

İş mi yok, isteyen bak nasıl buluyor, boş gezenin boş kalfası mı diyorlar sana, boş ver aldırma.Sat gitsin anasını dünyanın.İnsan dediğin varlık dünyaya bir kere geliyor birader...

Bir daha nerede bulacaksın yaşamını billurlaştıran güneşi, her sabah pencereni açtığında burcu burcu koklayarak içine çektiğin mis gibi havayı, cenneti andırırcasına zümrüt zümrüt akan güzel yurdumun ırmaklarını, şelalerini, dalgaları ayaklarını serinleten denizlerini...

Her şey kötü gitse de bak işte hayata tutunmak için ne kadar çok sebebin var...

Bu düşüncelerle kapana kısılmış kurtulmaya çalışan ökse kuşu misali kendimi avutmaya çalışsam da olmuyor yapamıyorum... 

Bir melun yalnızlık hissi ki sorma gitsin.??

Yar bana bir çare, medet!!!!....

Geçen gün çalışarak geçirdiğim gecenin ardından biraz olsun erken kalkayım, ocağa çayı koyayım sonra bugün hava güneşli anlaşılan pencereyi açayım da gün yüzü göreyim, ardından günlük gazeteleri alıp eskiden yaptığım gibi satır satır seri ilanlarına kadar okuyayım diye niyet ettim.... 

Olmadı, yapamadım.... 

Bakmayın siz böyle debelendiğime  esasen akışına bıraktım...

Kaderimizmiş bu anlaşılan istesek de istemesek de çekeceğiz...

Ne diyordum  evde ne bulduysam isteksiz ve özensiz bir şekilde giyindim kapıyı usulca kapayıp çıktım...

Suçluymuşcasına başım önde, sırtımda fotoğraf makinemin olduğu çanta-söz de gazeteciyiz ya yanımızda bulunsun- yürüyorum... 

Bizim evin az aşağısında marketçi Mehmet amca var selam vermiş duymadım... 

Akşam dönüşte gördüm de bir fırça bir fırça çekti ki sormayın, adamın gönlünü zor aldım...

Bi daha mı tövbe...

Pastaneci Erol abi merhaba demiş onu da duymamışım, neyse ki halden anladı da ucuz yırttık bu sefer..

Az aşağıda parkta top oynayan çocukların attığı top sırtıma çarptı. Çok denesem de kızamadım bir türlü...

Biraz sonra otobüs durağına geldim.Otobüs az sonra gelir dedim demedim hemen önümde bitiverdi, sevinemedim bile...

Belki iyi gelir diyerekten gezintiye çıktım, sağa sola takıldım...Bir ağaç gölgesi buldum oturdum..Bi kahveye girdim çay söyledim çayı bitiremeden kalkıp gittim...

Kızıl örtü şehrin üstünü kutsal bir örtü gibi örtüyor, akşam olmak üzere...

Eve gideceğim lakin bu kez yürüyorum.

Nihayet eve geldim...

Evde korkunç bir ıssızlık... 

Yüreğim desen daha da ıssız, yorgun, kırgın, üzgün, heyecansız...

Biraz balık almıştım güç bela pişirip akşam yemeğini aradan çıkardım..

Belkim bir miktar iyi gelir, yüzümüzü güldürür gönlümüzü hoş eder diyerekten TV'yi açtım...

5 dakika oldu olmadı sövüp sayarak kapattım. Şu sıralar sövmeye pek alıştım...

Saat epey geç oldu... En iyisi uyumak, belkim rüyalarda mutlulukla tekrar kavuşuruz dileğiyle zıbarıp yattım. 

Günlerdir ruhumu kemiren, hayatı bana zindan eden yalnızlığı yorgan yaptım...

Ne namussuz, ne şeytan şey şu yalnızlık bir türlü aşamadım...

Derken sabah oldu... 

Usulca yataktan kalktım.İlk iş pencereyi açtım. Güneş yüzümü okşadı, günler sonra ilk kez mutluluk bana da uğradı sankim...

Neşeli bir müzik açtım. Çayı koydum. Günün gazetelerini aldım. Domates, peynir, zeytin ve ille de çay. Kahvaltımı yaptım, özene bezene  üstümü giydim... 

Bugün yüreğim kıpır kıpır galiba şu yalnızlıktan kurtuluyorum...

Oh be ne güzel şey yaşamak, ey mutluluk sen ne hoş şeysin.Evime, yüreğime hoş geldin...

Hemen sokağa fırladım, önüme gelene en iyisinden selam verdim, parktaki çocuklarla biraz top oynadım..

Bu kez otobüse binmedim yürüyorum... 

Kuşlar cıvıl cıvıl, güneş pek bir alımlı, hava mis, sokaklar canlı...Her şey yine eskisi gibi. 

Ben tekrar mutluyum, kurtuldum şu yalnızlık duygusundan Allah'a şükrediyorum....