Bugün arife.

Bayrama sayılı saatler kaldı, heyecan dorukta demek isterdim ama maalesef diyemiyoruz!

Çünkü birçok aile, bu sene de kurban alamayacak.

Kurban pazarlarına gidenleriniz mutlaka vardır, yoksa da fiyatların hangi aralıkta olduğunu herkes biliyor.

Bursa’da bazı pazarları gezdim, eski günler mumla aranıyor; ne alan var, ne de satan. Kotraları gezen müşteri de haklı, hayvanlarını zor şartlarda bakanlar da.

Fiyatlar çok yüksek, gözün beğendiği küçükbaş koç 2 bin 500 ile 3 bin lira aralığında.

‘Emeklilere bayram ikramiyelerini dağıttık, kurbanlarını alsınlar, milletimiz sevinçle bayram yapsın’ diyenler, sanırım kendilerini hayvancılıkta zirve yapan, Hollanda’da, Avustralya’da, Yeni Zelanda’da sanıyorlar.

Ya da kurban pazarlarındaki rakamlardan haberleri yok.

Büyük gürültü kopararak emeklilere dağıtılan bayram ikramiyeleriyle bırakın kurban almayı, kasaptan 10 kilo pirzola bile alamazsınız! Emekli maaşını ise hatırlatmaya gerek yok.

Hafızanızı yoklayın, müsteşarları ile genel müdürü bile tarım ve hayvancılık konusundaki görüşleri zıt olan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, kurban topuna ayağını uzatmadı. Bunun en büyük sebebi de, vatandaşın tepkisi.

Böyle bir hengâmede, umuda tutunarak kurbanlıklarını pazarlara getirenler yine perişan olacak, hayal kırıklığına uğrayacak!

***

Kısacası heyecan verici emir olan, ‘Kurbanı, komşu ve yakınlarınızla paylaşın’ ayetini bir türlü anlayamayan, anlamamak için direnenler, ulusal kanallara binlerce lira karşılığı reklam veren sözde yardım kuruluşlarına kurban bağışı yaparak yine kendilerini tatmin ettiler!

Bir yanda ekonominin kıskacında kıvrananlar, diğer yanda ise haftanın üç günü kırmızı et yemeden duramayanlar, kapısının önündeki ‘bayramı’ nasıl görsünler?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yol arkadaşı, Ekrem Erdem’in 35 yıl önce Bursa’da yaptığı konuşmasındaki sözleri aklıma geldi. Şöyle demişti Erdem: ‘Türkiye’deki zenginler zekatlarını eksiksiz verse, bu ülkede fakir kalmaz.’

Nereden nereye geldi, Türkiye?

Bir zamanlar yoksulların yanındayız sloganları atanlar vardı.  Şimdi, gömlekler, yelekler, ceketler değişti tabi!  Komşusunun feryadını duymadığı, tarım ve hayvancılıktaki acıklı halimize kafa yorulmadığı,  ‘komşusu açken,  tok yatan bizden değildir’ diyen Hz Resul’ün uyarısını tınlamayıp, ‘kurban bağışı’ algı operasyonlarına alkış tutmak kıymete bindi. Vatandaşa, ‘sen bizi seçtin, işin bitti, ne halin varsa gör’ denildiği,  ‘bin 100 lira bayram ikramiyesi neyinize yetmiyor’ umursamazlığı ile Kurban Bayramı kutlamaya hazırlanıyor, sıvasız hanelerin çaresiz bırakılan çocukları.

Ötekini bilme, görme, hissetme, anlama, duyma, duymak için çabalama yeteneği, önce insan olabilmekten geçiyormuş.

Ah gidi ah, ‘bayram ağlarken’, bayrama kavuştuk ne güzel dimi, Hakkı!

Bitirirken, Yaratıcı Şura suresi 30. ayetinde şöyle diyor: ‘Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir.’

Nereye baksan bencilliğin, kibrin fışkırdığı bir ortamda, Kurban Bayramı’nı nasıl kavrayacağız!