Dünya ve Türkiye olarak, tarihin çok önemli bir dönemecinde bulunuyoruz. Bölgemiz başta olmak üzere tüm Ortadoğu, Kuzey Afrika, Doğu Türkistan, Çeçenistan, Endonezya, Güney Asya ve ülkemiz ateş çemberi içerisinde. Siyonizm hedefine emin adımlarla yaklaşmakta…

İslam coğrafyası işgaller ve iç savaşlar yüzünden son 12 yılda, 10 milyon insan mülteci durumunda, 2 milyondan fazla çocuk katledildi, 5 milyon civarında çocuk ise sakat kaldı.

100 binlerce aile parçalandı. 100 binlerce kadın, çocukları ile bir başına yaşam mücadelesi veriyor, tecavüze uğruyor, inancında intihar etmek olmadığı için, tarifsiz acılarla kıvranıyor, öldürülüyor, sakat bırakılıyor.

Bir tarafta sınırsızca para harcayan bir azınlık,israf en üst seviyelere gelmiş, diğer tarafta dünyadaki 7 milyar nüfusun yaklaşık yarısı günde 5 lira gibi bir para ile yaşamaya çalışıyor. Bir tarafta aç açık insanlar bir tarafta aşırı yemekten obez olmuş bir çoğunluk.

***

İslam ülkeleri kargaşa içinde, Siyonizm’in planları uygulanarak 3’e-5’e bölünmüş durumda. Katliamlar, soykırımlar almış başını gidiyor. Siyonizm böl-parçala-birbirine kırdır-yut taktiğini başarı ile uygulamakta.

Dünyanın birçok bölgesinde ve ülkemizin de içinde bulunduğu faizci kapitalist düzenin gücü, sermayedir ve sermayeyi ve elit tabakayı korur. Bu düzende halkın hiçbir değeri yoktur. Değeri olsaydı çalışanların ve yıllarca devletimize emek vermiş emeklilerimizin maaşları açlık sınırı üzerinden değil, hiç olmazsa fakirlik sınırı üzerinden tespit edilirdi. Açlık sınırı üzerinden hesap yapılarak, Siyonizm’in bir sistemi olan faizci kapitalist düzen, halkımızı borçlandırarak ve faize mahkûm ederek, köle gibi çalıştırmayı Siyonistlere garanti eden düzendir.

Faizci kapitalist düzenin en önemli unsurlarından olan bankalar, herkesin ekonomik olarak zor durumda olduğu bu dönemde de faiz yoluyla karlarına kar katmaya, kar rekorları kırmaya devam etmektedir. Tüketim her yoldan aşırı şekilde teşvik edildiğinden dolayı, bugün herkes kazandığından çok harcamakta, üretmeden tüketmek teşvik edilmekte, aşırı israf yapılmaktadır. Bunun sonucu olarak da, faizci bankalar imparatorluğu tesis edilmiş durumda batının güdümünde olan yöneticilerimiz sayesinde.

***

Faizci kapitalist bozuk düzen beraberinde, bütün toplumu saracak şekilde, kumar-fuhuş-içki- uyuşturucu- zina - cinsel sapıklık gibi inancımızda olmayan kötü alışkanlıkların iyice yayılmasına da zemin hazırlayarak, ‘İstanbul Sözleşmesi’ gibi batının empoze ettiği anlaşmalara da imza atarak en güçlü yapımız olan çekirdek aile yapımızı da temelden dinamitlemektedir.

Üretimden, sanayileşmeden değil, rantiye ve hortumculardan yana olan ekonomik politikaları nedeni ile, son dönem iktidarlarımız bütçeden faize her yıl ortalama 50 milyar ödemiştir.

Türkiye’de 19 milyon tane daire olduğunu düşünürsek, son dönem hükümetlerin faize ödediği para ile yaklaşık 18 milyon daire yapılabilirdi. Yani bu faize giden para ile yurdumuz yeniden baştan başa imar edilebilirdi. Bu sadece bir örnek tabii ki, varlıklarımızı betona ve asfalta değil, her alanda üretime yatırmak zorunda olduğumuzu hatırlamamız lazım.

***

Yerli tarımın,yerli hayvancılığın ,yerli üretimin ,yerli sanayinin, milli politikaların olmadığı, desteklenmediği bir ülkenin ekonomisi,ticareti ve siyaseti doğal olarak dışa bağımlı olacaktır. Para alan emir alır.

Ekonomik ve siyasi olarak dışa bağımlı ve AB Bakanlığı’nı kurmuş ve onların denetiminde çalıştıran bir Türkiye için nasıl olur da tam bağımsızlıktan söz edebiliriz. Roma’da İslam ve Türk düşmanı papa heykelinin önünde binlerce sayfalık Avrupa yasalarına imza atarak, bunları şu anda uygulayan ve toplumumuzu tamamen değiştiren bir yönetime nasıl milli deriz, nasıl bağımsızlıktan söz edebiliriz.

BİLDİĞİMİZ VE İSTEDİĞİMİZ BAZI ŞEYLER VAR HEPİMİZİN

Bu dünyada herkese yetecek kadar yer de var, nimet te var. Buna rağmen tüm dünyada ve Türkiye’de NİMET-KÜLFET dağılımında, çok büyük dengesizlikler var. Bunu biliyoruz ve şiddetle karşıyız. Bizler adaletli bir düzen istiyoruz.

Daha fazla silah satmak için, daha fazla çatışma çıkaran Siyonizm de biliyoruz ve şiddetle karşıyız.

Bir damla petrol için, binlerce insanın kanını akıtmaktan çekinmeyen bozuk düzene ve zalimlere karşıyız. Ve büyük bir öfke ile reddediyoruz.

Ve bir şey daha biliyoruz : oynanan bu oyuna seyirci kalanlarla değil, bu oyunu bozacak ve yeniden adil senaryoyu yazacak cesarete, bilgi, birikimine ve tecrübeye sahip insanlarla yolumuza devam etmemiz gerektiğini.

***

Ahlak ve maneviyatın yükseltebilecek, üretim ve yüksek teknolojili sanayileşme hamleleri yapabilecek. Şahsiyetli bir dış politika uygulayabilecek, milli ekonomi ve her alanda gerçek kalkınmayı hedefleyebilecek. Adaleti ve kardeşliği de tesis edebilecek, Allah’tan başka hiçbir güçten korkmayarak icraatlarını yapabilecek bilinçli, kararlı ve cesur bir ekip, ancak Siyonizm’in oyunlarını bozar. Önce Türkiye’de sonra da bölgemizde ve dünyamızda barışı sağlar, zalimleri durdurur, kardeşliği tesis eder.

Artık ülkemizdeki gerginliklerden ve bölgemizdeki zulüm ve katliamlardan yorulduk, bıktık. Artık yarın güneşin farklı doğmasını, barış ve kardeşliğin, böyle güzel bir ekiple gelmesini ümit ediyor, istiyor ve dua ediyoruz.

Ve gerçekten uzak olmadığını düşünüyoruz, çünkü karanlığın en yoğun olduğu zaman güneşin doğuşuna en yakın zamandır. Siyonizm’in bir planı varsa, biliyoruz ki Rabbimizin de bir planı vardır.