Bursa Adalet Sarayı önünde yapılan basın açıklamasına, avukatların yanısıra sivil toplum örgütleri, akademik meslek odaları ve sendikaların temsilcileri de katıldı. Bursa Barosu Başkanı Av. Metin Öztosun ile önceki baro başkanların Av. Yahya Şimşek’in de bulunduğu basın açıklamasını Başkan Yardımcısı Av. Aslı Evke Yetkin okudu.

“Ülkemiz; Cumhuriyet kazanımlarının, demokratik, laik hukuk devleti ilkelerinin aşındırılarak ortadan kaldırılmak istendiği, hukuka aykırı düzenleme ve fiili uygulamalarla temel hak ve özgürlüklerin hukuka aykırı bir şekilde sınırlandırıldığı, hukuk güvenliğinin ortadan kalktığı bir süreçten geçmektedir” diye başlayan Yetkin, şöyle devam etti:

ANAYASAL GÜVENCE

“Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan; Demokratik toplum düzeni ve çoğulcu bir hukuk devletinin temeli olan, düşünce ve ifade özgürlüğü ile bu hakkın bir tezahürü olan toplantı ve gösteri hakkı artık kullanılamaz hale getirilmiştir. Son günlerde Bursa da dahil olmak üzere, çeşitli illerde bir çok festival, toplantı, basın açıklaması, konser gibi etkinlikler, dayanaksız iddialar ile yasaklanmış, bu hukuka aykırı uygulamalarla ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüş hakkı ile bilim ve sanat özgürlüğü askıya alınmıştır.

Anayasa uyarınca ‘Herkes önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.’ Gerek AİHM içtihatları gerek Anayasa Mahkemesi ve yüksek yargı içtihatları uyarınca da; barışçıl toplantı ve gösteriler amaç ve şekil bakımından sınırlandırılamayacağı gibi şiddet içermeyen her türlü açıklama, toplantı ve gösteri özgürlüğünün kullanımının sağlanması gerekmektedir. Bu bağlamda Anayasaya aykırı bir şekilde temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunan bu uygulamaları, yasaklamaları kabul etmediğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.

YARGI YÜRÜTMENİN KOLU GİBİ

Bağımsız ve tarafsız yargı; hukuk devletinin ve demokrasinin olmazsa olmazıdır. Bugün bağımsız ve tarafsız bir yargıdan söz edebilmek maalesef mümkün değildir. Mahkemelerce verilen ‘adil’ olmaktan uzak kararlar, hukuksuz ve siyasi saiklerle açılan davalar, hukuka aykırı gözaltı ve tutuklama gibi birçok uygulama ile AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarının dahi tanınmadığı bugünkü mevcut yargı pratiği; Mahkemelerin ve yargı sisteminin, siyasal etki ve baskı altında olduğunu, hatta yürütmenin bir kolu gibi davrandığını açıkça ortaya koymaktadır.

Kamuoyunda ‘Gezi Davası’ olarak bilinen davada; somut hiç bir delil bulunmamasına ve daha önce verilen beraat kararlarına rağmen verilen mahkumiyet hükmü ile aralarında meslektaşımız Av. Can Atalay’ın da bulunduğu 7 kişinin tutuklanması da siyasallaşmış yargı pratiğinin örneklerinden biri olmuştur.

‘EŞKIYA, TERÖRİST, ÇÜRÜK, SÜRTÜK, TERÖR SEVİCİ’

Son olarak Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan; TBMM’deki grup toplantısında; Gezi protestolarının yıldönümü nedeniyle yaptığı konuşmasında; bu eylemlere katılmış yurttaşlara ve özellikle de kadınlara hitaben, burada söylemekten hicap duyduğumuz, ancak ifade etmek zorunda kaldığımız ‘eşkıya, terörist, çürük, sürtük, terör sevici’ gibi hakaret ve ayrımcılık içeren nefret içerikli söylemlerde bulunmuştur.

2013 yılında Taksim Gezi Parkı’ndan başlayarak tüm Türkiye'ye yayılan kitlesel gösterilere katılarak Anayasal güvence altındaki demokratik bir hak olan barışçıl gösteri ve yürüyüş hakkını kullanan, ‘adalet, özgürlük, eşitlik, yaşanabilir bir çevre’ gibi demokratik taleplerini dile getiren milyonlarca yurttaşa yönelen ve özellikle kadın bedeni ve cinsiyeti üzerinden yapılan bu hakaretleri ve nefret söylemlerini asla kabul etmiyoruz.

YEMİNE AYKIRI HAREKET

Yine Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarında geçen ve Gezi protestolarında caminin içinde gerçekleştiği söylenen olaylarla ilgili iddiaların gerçek olmadığı; bizzat cami müezzini tarafından açıklanarak ortaya konulmuştur. Buna rağmen, bu ithamların sürekli olarak gerçekmiş gibi dile getirilmesi, yine Cumhurbaşkanı’nın son konuşmasında da bu ithamların tekrar edilerek; halkın bir kesimini bu eylemlere katılan yurttaşlara karşı tahrik ve nefret unsuru oluşturan sözlerle hedef göstererek, ayrımcılık yapmasını da esefle karşılıyoruz.

Cumhurbaşkanının Anayasanın 103. maddesindeki yeminine aykırı bir şekilde hareket ederek Anayasal demokratik haklarını kullanan tüm yurttaşlara ve kadınlara ağır hakaret içeren ayrımcı nefret söylemi nedeniyle hukuki ve cezai sorumluluğunun bulunduğunu hatırlatıyoruz.

Avukatlar, tarih boyunca cübbelerini iliklememiş, hiç kimsenin önünde eğilmemişlerdir. Bursa Barosu olarak hukukun üstünlüğünü, demokratik, laik, sosyal hukuk devletini savunmaya devam edeceğiz. Gerçek bir demokratik hukuk devleti idealiyle hukuksuzluklarla mücadele kararlığımızı sürdürdüğümüzü kamuoyu ile paylaşıyoruz.”

Editör: Haber Merkezi