Basında sansürün kaldırılmasının yıldönümü olarak kutlanıyor her yıl 24 Temmuz. Tüm gazetecilerin posta kutuları “özgür basın” başlıklı kutlama bültenleriyle doluyor.

Ancak biz gazeteciler, bu günü “kutlamıyoruz.” Uzun yıllardır devam eden “sansürün” özellikle son dönemlerde baskısını artırarak, gazetecilerin omuzlarında koca bir yüke dönüşmesini kutlamıyoruz. Kaleme aldığı gerçekler nedeniyle cezaevinde tutuklu bırakılan meslektaşlarımızın yargılandığı bu düzeni, kutlamıyoruz. Yazdıkları nedeniyle katledilen, fiziki ya da psikolojik şiddet uygulanan, işsiz bırakılan, tehdit edilen kalemini satmayan gazetecileri yalnız bırakmıyoruz ve bu günü kutlamıyoruz. Çok değil geçtiğimiz hafta Bursa’da Tolgay Ataokay’ın kaleme aldığı yazıyı “kamu yararı gözettiğimiz için yayınlamadık” diyenlere inat, bu sansüre boyun eğmeyerek istifa eden Tolgay Ataokay’a “yanındayız” demek için bugünü kutlamıyoruz. Gazetesiyle, televizyonuyla, internetiyle, radyosuyla yüzde 95’i iktidar kuşatması altında kalan, ifade özgürlüğü yok sayılan, bugünü kutlamıyoruz, kutlamayacağız.

Gazeteci Tolgay Ataokay, 'Kaleme aldığım yazım yönetici Osman Gürçay tarafından yayına alınmadığı için LifeBursa ile ilişiğimi tek taraflı kestim' şeklinde açıklama yapmıştı.

SESİMİZ DUYULANA KADAR

24 Temmuz’u geçmişte olduğu gibi bugün de kutlamayacağız. Türkiye basını bugün böyle bir baskıyı yaşarken 24 Temmuz bizler için “dayanışma” günü olmaktan öteye gitmeyecektir. Medya, dördüncü kuvvet olma işlevini kazanana kadar, tüm gazeteciler Basın İş Kanunu’na göre çalıştırılana kadar, çok sesli gazetecilik günlerine dönene kadar, insanca çalışma olanakları sağlanana kadar 24 Temmuz, kutlama günü değil gerçek gazetecilerin, kalemini satmayarak sansüre karşı dimdik duranlar için “dayanışma” günü olarak kalmaya devam edecek.

Editör: Haber Merkezi