Mestanlı Yöresi Kültür ve Dayanışma Derneği eski Başkanı ve CHP Bursa Milletvekili Adayı Hasan Öztürk, Destici’nin sözlerinin kabul edilebilir olmadığını söyledi.
“BİZLER TİTO’NUN ARTA KALANLARI DEĞİLİZ”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Lale Karabıyık ve Bursa İl Başkanı Turgut Özkan’ın da destek verdiği basın toplantısında Hasan Öztürk, şöyle konuştu:
“Sayın Mustafa Destici’nin seviyesiz cümlelerine cevap vermeden önce bir miktar sakinleşmeyi beklemem gerektiği için sizlerden özür dilerim. Onun seviyesinde cevap vermeye meşrebimiz izin vermezdi. Hak ettiği kelimeleri onun şahsına yöneltmek ve rencide etmek istemedim. Bizlere yakışan cahille kavga etmek değil, cahili eğitmektir. Öncelikle hatırlatarak başlayalım; Bizler Tito’dan veya Jivkov’dan değil evlad-ı Fatihan’dan arta kalanlarız. Balkan topraklarından arta kalan bizler; her insan gibi kadim kültürümüz ve tarihimizle iftihar etmekteyiz. Erkan Bey’in arta kaldığı topluluk ise inatçılıkları, adaletleri ve Anadolu’ya bağlılıkları ile ünlü kadim Boşnak Halkıdır.”
“TARİH BİLMİYOR”
“Sayın Destici, Türk tarihini bilmediğiniz yaklaşımınızdan anlaşılıyor. Şunu öğrenmeniz gerekir. Yuso, Yusuf’un kısaltılmış halidir. Yusoviç soy ismi ise Yusufoğlu anlamına gelmektedir. Bu güzel soy ismi Türkiye Cumhuriyeti’nin akraba gördüğü topluluklardan birine mensubiyeti işaret etmektedir. Destici’nin ifadelerinin Türklük ile bağdaştırılması ve Boşnaklara yakıştırılması kabul edilemez. Ne yazık ki biz Evlad-ı Fatihanlar olarak bu nevi ayrıştırıcı söylemlere son yirmi yıl içerisinde bürokrat ve siyasilerden duymaya başladık. Kah ‘Suyun ötesi’ dediler, kah ‘Selanik dönmesi’ dediler. Bu ifadeleri kullananların kiminin kafasında fes, kiminin sırtında Diyanet cübbesi vardı. Rasim Ozan Kütahyalı’nın ağzından duyduğumuz edebe ve ahlaka aykırı kelimeleri unutamamışken Mustafa Destici de bu kervana katılmıştır. Tüm bu ifadelerin kaynağının aynı olması bir tesadüf değildir.”
“VATANDAŞLARIMIZ HANGİ SEBEPLE AJAN İLAN EDİLİYOR?”
“Ne var ki; bu ayrımcı ifadelerin arkasındaki kin nasıl oldu da gurbet çilesi çeken vatandaşlarımıza ulaştı anlayamadık. Ekmek parası kazanmak uğruna, el kapısında gurbet çilesi çeken; Solingen’de yakılan, okullarda hor görülen ve her gün İslamofobi ile yüz yüze gelen vatandaşlarımızın hangi sebeple ajan ilan edildiğini çözemedik. “Almanya’da Türk, Türkiye’de Almancı” olarak ayrımcılığa uğrayan vatandaşlarımıza ‘ajan’ yaftası yapıştıranlar, milliyetçiliğin savunucusu olamazlar. Bu ittifak içerisinde herkesin bu çizgide olmadığına inanmak istiyoruz. Ancak bu durum, onların sessizliğine anlayış göstereceğimiz anlamına gelmiyor. Diyor ya Alija İzzetbegoviç, ‘Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.’ Sessiz kalanları anlayamıyoruz; hele ki sessiz kalanlar arasında Boşnak siyasetçilerin yer almasını kabullenemiyoruz.”