Eskiye özlem duyanları görüyor, duyuyor, hayıflananlara, hatta dizlerini dövenlere, o mutlu günleri anlatanların gözyaşı döktüğüne artık daha çok rastlıyorum.

Nasıl özlemeyelim ki o içten komşuluğu, samimiyeti, iyilikte acele edenleri, kibri ve kini zincire bağlayanları.

Şimdi,

Sizleri zaman tüneline sokmak istiyorum.

Öyle tahmin ediyorum ki şahit olduklarım hepinizi şaşırtacak, gülümsetecek, “vah be” dedirtecek cinsten.

Bursa’ya 190 kilometre uzaklıkta, Orhaneli, Büyükorhan ve Harmancık’a selam verip, ana yoldan ara yola girdikten 90 km sonra Simav’ın Çitgöl Kasabasına ulaşıyorsunuz.

Toprakları bereketli, meraları tıpkı ipek halı gibi. Hala hayvancılık yapanlar var. Suyu bol, kaplıcaları şifa dağıtıyor.

Biz de anne-babamın sağlık sorunları yüzünden tanışma fırsatını yakaladığımız bu güzel beldede gözünüz nereye baksa yeşili görüyor.

Burada yaşayanlar öyle iyi ve temiz insanlar ki, gelen yabancılara misafir gözüyle bakıyorlar. Hangi evin önünden geçseniz hoş geldin diyenlere rastlıyorsunuz.

***

Çitgöl Kasabası’nda bir kahveye girdim. Yan masada oturan 74 yaşındaki amca ayağa kalktı, “buyur benim masama gel, size çay ikram edeyim” dedi.

Çok içten, yürekten bir davetle beni silkeledi. Kasabadaki kahvelerde sadece muhabbet var, kağıt ve tavla oyunu bile oynanmıyor.

Amcanın hoş geldin kibarlığının ardından sohbete başladık. Haliyle zamlardan şikayetçi, ilerlemiş yaşına rağmen çiftçilik yapmaya devam ettiğini söyledi. “Girdi maliyetleri düşürseler, hayvancılık bizim burada çok bereketli hale gelecek, tersine göç artacak” diye ekledi.

Sonrasında ise,

Ben 74 yaşındayım, kendimi bildim bileli, “bizim memlekette hırsızlık, taciz, talan, yalan, tecavüz, katillik, kavga olmaz, herkes komşuluk hakkına dikkat eder, kaybolan değerli veya değersiz eşyalar sahibine teslim edilir.”

Teslim var, tenezzül yok…

Yaşı kemale ermiş bu güzel adamla vedalaşıp, yanından ayrıldım.

Başka bir kahveye girdim, sanki sözleşmişler gibi burada da masaya davet ve çay ikram edildi.

Bitmedi,

Çitgöl’de onlarca esnaf haliyle dükkanının önüne mallarını sergiliyor, güvenlik kameraları ihtiyaç duymuyorlar, çünkü gasp yok, hırsız da yok.

Çeyrek asra yakın Çitgöl Kaplıcalarında bakkallık yapan Metin Güre, zaman tüneline benzer kasabasını şöyle özetliyor: “Ben bu yaşıma geldim, Çitgöl’de asayiş olayına rastlamadım, duymadım. Dükkanımın önüne binlerce liralık mal var. İşim çıktığında bakkalın kapısını kilitliyorum. Müşteri dışarıda bulunan sebze, meyve ve diğer ürünleri alıyor daha sonra ücretini getiriyor. Hırsızlık, uğursuzluk burada asla olmaz.”

Hikaye anlatmıyorum, gördüklerimi aktarıyorum.

Kasabadan kaplıcalara, oradan da Simav’a yolcu taşıyan Çitgöl Belediyesi’nin toplu taşıma aracı var.

Simav’da okuyan öğrencilerden ücret alınmıyor. Öyle yolda kimse bırakılmıyor, sanki taksi, dolmuş gibi. Gençler, otobüsteki koltuklar boş olsa da yaşlı, engelli otobüse bindiğinde hemen yer verme yarışındalar. Uyuma numarası, ölü taklidi yapmıyorlar.

Burada insanlık yaşatılıyor.

 Bizim Bursa'da görev yaptığı caminin önünü süpüren imama, müezzine rastlayamıyoruz ama kibri çöpe atan Belediye reisi Güray Güner, yönettiği kasabasında çevre temizliği yapabiliyor, aşkla hizmet ederek herkese örnek oluyor.

Unutmadan belirteyim,

Cennetten bir köşe Çitgöl’de, garibanlar el birliği ile maddi durumu iyi aileler haline getiriliyor.

Hakikati, doğayı, doğallığı, samimiyeti, misafire, yolcuya hürmete şahit olmak, kadim dostlukların nasıl kurulduğunu görmek isteyenler Çitgöl’e yolunu düşürebilir.

Kısacası kadim ve bereketli toprakların olduğu Anadolu’da hâlâ insanlar bozulmadan yaşamlarını sürdürüyor.

O yüzden gerçeklerle yüzleşmek, kaybettiklerimizi geri kazanmak için yapmamız gerekenleri hatırlamak hepimize iyi bir gelecek vaat ediyor.