Günü kurtarma peşinde olanlarla,  Anadolu’dan batı kentlerine göçü teşvik edenlerin, birbirlerinden hiçbir farkı yok.

Bu kafaya hizmet edenlerin çevre temizliği ve doğaya olan titizlikleriyle ilgili verdikleri konferansların da samimi olmadığını yıllar sonra, acı bir şekilde anladık!

Çünkü çevreyi sevin diyen bu yön tayincileri, şehirlerin dikey mimari ablukasına alınmasına gıkları bile çıkmadı. Dolayısıyla etrafımız kararmaya başlayınca “nereden çıktı bu müsilaj” diyoruz.

Şu bir gerçek ki,

Salyanın yumurtadan çıkmadığı belli!

Ancak, Marmara Denizi’nin katledilmesiyle ilgili ürkütücü detaylar ortaya çıkıyor.

Evsel atıklarla birlikte, Marmara’nın kıyısında bulunan zeytin işleme ve zeytinyağı üretim tesislerinden çıkan atıklar.

Evet, yanlış duymadınız!

Yayınlanan bir raporda, zeytin atıklarının “arıtılmasının çok güç atık sular” olduğuna dikkat çekilmiş.

Şimdi bakalım etrafımıza, yani Marmara kıyılarındaki zeytin üretiminin revaçta olduğu il ve ilçelere. Bursa, Balıkesir, Tekirdağ, yanı sıra Bandırma, Gönen, Erdek, Gemlik, Mudanya ve daha birçok ilçe.

Bir diğer husus ise  “Yaz aylarında turizme bağlı olarak artan nüfustan kaynaklanan evsel atık sular. Kış aylarında da zeytinyağı üretiminden meydana gelen zeytin karasuyu, en önemli çevresel sorunları oluşturduğu tespit edilmiş.”

DSİ eski Genel Müdür Yardımcısı Dursun Yıldız, deniz salyasının oluşmasıyla ilgili olarak; Susurluk ve Biga nehirleri havzasında aşırı gübre kullanımı sonucunda Marmara’ya taşınan azot ve fosfor yükleri denizin dengesini tamamen bozduğuna işaret ediyor.

Yani Marmara, acil eylem planı kapsamında hemen oksijen çadırına alınması gerekiyor.

***

Yerel yönetimlerin evsel atıkları arıtmadan bodoslama Marmara Denizi’ne enjekte etmeleri, karşımıza korkunç bir tablo çıkardı.

Yapılan araştırmada,

Güney Marmara, İzmit Körfezi ve İstanbul kirlilik yükünde başı çekiyormuş. Marmara Denizi’ne bu akstan gelen karasal kirlilik yükünün yaklaşık yüzde 70’inin evsel, yüzde 28’inin derelerden gelen yayılı yük, yüzde 2’sinin de sanayi kirlilik yüküymüş.

Gerçi bu rapora göre sanayinin atıkları daha az gibi görünüyor ama

Arıtılmayan, kimyasal oranı yüksek her türlü kirlilik doğal yaşamı yok ediyor, önümüzdeki örnekteki gibi!

Öyle ya da böyle,

Marmara Denizi, kentlerin şuursuzca büyütülmesi neticesinde evsel veya sanayinin atıkları ablukasıyla kirlendi, şimdi can çekişiyor.

Yaşarken, mini cehennem provasıyla yüzleşiyoruz!