Eleştiri her şeyden önce bir kültürdür. Bu kültürün kaynağında eğrisiyle doğrusuyla bir insan olduğunu kabul etmek yatıyor.

Hepimiz yaşamımızın bir safhasında az ya da çok hatalar yapabiliyoruz. İnsan olmanın en temel özelliklerinden biri de bu neticede.

İnsanın kendisine noksansızlık atfetmeye başladığı yerde egonun varlığından da söz edebiliriz.

Ego sahibi olmak, her ne olursa olsun kendisine noksansızlık atfetmek, söylemleri ile eylemlerine yönelik en ufak bir eleştiriye karşı saldırganlığa varan tahammülsüzlüğü doğurur.

Bu tarz insanlar için temel sorun, kendi söylem ve eylemlerinin mutlak doğru olduğuna inanmasında değil başka birisinin hakikati yüzüne çarparcasına dile getirmesindedir.

Çünkü ego sahibi insanlar, asla ve asla günahlarıyla sevaplarıyla etten kemikten yaratılmış bir varlık olduğu gerçeğiyle yüzleşmek istemezler.

Bunlar daima düşünceleriyle, söylemleriyle ve eylemleriyle kaf dağının ardında sırça köşkler de pamuklara sarılarak büyütülmüşlerdir güya.

Bugünün tartışma ortamında da bunu net bir şekilde gözlemleyebiliriz.

Sadece ben doğruyum, benim dışımda herkes eğri olduğu düşüncesi insanı, Recaizade Mahmud Ekrem'in Araba Sevdası romanındaki Bihruz Bey karakterinin düştüğü gülünç bir duruma sokacağını farketmezler.

Mutlak uzmandırlar.

En sert kayalar bile bir balyoz darbesiyle kırılırken onların asla kabuğunu kıramazsın.

Bu nedenle kabadırlar, küstahtırlar, tahammülsüzdüler.

Yaşamları boyunca kendilerini daima öğretmen diğer insanları ise daima öğrenci olarak konumlandırmışlar...

Onlardan boş sözler dışında hiçbir şey işitmezsin de onlar, sanki dünyayı getirip önüne sermiştir de sen kabul etmemek gibi nankörlüğe düşmüşsündür.

Aslında üzülenilecek halleri vardır.. Etraflarında yalancı bir saygınlık ve riya kokan sevgiden başka bir şeyleri yoktur. Bu nedenle diyeceğim o ki Allah kurtarsın.