Günümüzde yaşanan en büyük meselelerin başında işi işi bilmeyene teslim etmek. Yarım alim insanı imandan yarım doktor insanı candan eder.

Son zamanlarda kamuoyunu meşgul eden konu üzerine bir kaç noktaya dikkati çekmek isterim. Yıllar önce bir yurtdışına bir STK’nın yardım faaliyetini takip için gittiğimde kurumun yetkilisi çok önemli bir konuya değinmişti.

Bugünkü siyasi iktidarı dostane bir şekilde hani dost acı söyler babında eleştirerek eğer bir gün bu siyasi hareketin hızı sekteye uğrayacaksa bunun sebebi liyakat olacaktır.

Bir insan çok iyi olabilir ancak bu onun iyiliği kendisine verilen işi de çok iyi yapar anlamına gelmez. Bakıyoruz bir bankanın yönetim kuruluna bir güreşçi atanıyor.

Kesinlikle bu güreşçinin başarısını küçümsemiyorum. Eğer bu milli sporcu ödüllendirilecekse onu spora yönelik bir kurumun tepesine getirin. Belki tecrübesi ve başarısıyla yeni nesillere kendi alanında faydalı olur.

***

Bakıyorsunuz basından, gazetecilikten anlamayanı tecrübeli gazetecilere yönetici olarak atıyorsunuz. Elbette size gönül vermiş kişileri boşta bırakmayın ancak boşta kalmasın diyerek de onları alanları dışındaki görevlerde de görevlendirmeyin. Bu kişilere de şunu söylemek isterim tamam vazife kutsaldır ancak kendi alanınızda vazifenizi yerine getirin. Eğer gidişat böyle devam ederse hem imandan hem candan olabiliriz.

Bağlı olduğunuzu her defasında dile getirdiğimiz anayasamız da bakın liyakatle ilgili ne diyor: Özellikleri ülke bürokrasisinin karakterini belirleyen liyakat ilkesi, Türkiye’de hem Anayasa hem de kanunlarla korunmaktadır.

T.C. Anayasası’nın 70. maddesine göre, “her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez.” Anayasa’da kamu hizmetlerine girmeyi tanımlayan bu maddenin ikinci cümlesinde göreve uygunluk işaret edilmektedir. Bu uygunluk, kamu yönetiminde personel rejiminin sağlıklı ve istikrarlı olarak sevk ve idare edilmesinde en önemli mekanizmalardan biridir ve kamu personel sistemini düzenleyen diğer temel ilkeler olan sınıflandırma ve kariyer ile birlikte 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 3. maddesi ile düzenlenmiştir.

***

Bu atamaları hangi parti ve siyasi görüş yaparsa yanlış yapar. Ataları diğer siyasiler de yaptı iktidarları zamanında elbette bu iktidarda yapacak bundan daha doğal hiçbir şey olamaz. Ancak atama yapılacaksa önce ehliyet ve liyakata bakılmalı. Kim hangi alanda iyiyse onu o alanda istihdam edin. Bunu yapmazsak hem kurumlarımız hem de halk çok acısını çeker.

Gelin bu işlerden vazgeçelim ülkenin daha önemli sorunları dururken yapılan atamaları yazmayalım konuşmayalım. Ehliyet liyakat ve sadakat bu kelimeler günümüzde lügat mânâlarından ziyade siyaset dilindeki anlamlarıyla (kâbiliyet/yeterlilik/biat etmek) kullanılmaktadır. Nitekim "KUBBEALTI LÜGATİ"nde söz konusu kelimeler anlamlandırılırken verilen örnek cümleler de bunu göstermektedir:

"Duraklama devrinde devlet adamlarının seviye ve ehliyet cihetinden zayıf olmaları dolayısıyla fikir hataları ve kötü tedbirler yüzünden askerin ve halkın işlerinin de bozulmaya yüz tuttuğu görülüyor."

"Benim vezir oluşum liyakatimin muktezası değil, sadakatimin mükâfatıdır."