Korona virüsÜ tüm dünyayı tehdit ediyor, tüm dünya ile birlikte Türkiye’de de virüs yayılmaya devam ediyor, ya da belki de yayılmış virüs yeni yeni tespit ediliyor.

Allah beterinden muhafaza etsin, ancak bizler iyi yönde değişmediğimiz sürece 2020 başında başlayan felaketler azalmadan artmaya devam edecek. Bu süreçte topluluklara, kalabalıklara girmemeye özen gösterelim, mecburiyetlerde tokalaşmayalım, öpüşmeyelim, insanlarla yakın durmayalım, karşıdan selamlaşalım, ellerimizi uzun uzun sabunlayalım, ellerimizi ağzımıza, burnumuza, yüzümüze olabildiğince götürmeyelim. Ha olacak olan olacaktır zaten ama biz tedbiri alalım, takdiri Rabbimize bırakalım.

Korona virüs kadar tehlikeli İstanbul Sözleşmesi’ne, geçen yazımızda kaldığımız yerden devam edelim;

50 yıldır, TCE politikalarını yani İstanbul Sözleşmesi’nin hükümlerini uygulayan İskandinav ülkelerine bakalım: Finlandiya, kadına tecavüz sıralamasında 50 ülke arasında 4.sırada, Danimarka’da her yıl 50 bin kadın tecavüze uğruyor. Norveç’de her 2 evden 1’inde yalnız insanlar oturuyor. İzlanda’da her 5 çocuktan 3’ü evlilik dışı doğuyor (%65). Buna karşılık her 2 kadından 1’i şiddet görüyor.

O zaman biz neden ısrar ediyoruz. Sonuçlar önümüzde apaçık dururken, neden bu reçete yerine, başka bir perspektifle sorunlarımıza çözüm bulmuyoruz?

***

Sözleşmedeki maddelerle (Madde 4/3, madde 12/1, madde 12/5), cinsiyetsiz bir toplum hedefleniyor, şiddetin kaynağı olarak, kültür, töre, din ve gelenek görülüyor. Halbuki bizim dinimiz şiddet kelimesi ile yanyana bile gelemez. Ayrıca bu mefhumların “kökünün kazınması” talebi dikkat çeken bir noktadır.

Yine şiddet kaynağı olarak “sözde namus” ifadesi görülmektedir bu yasa ile.

“Kadına pozitif ayrımcılık getirdik” diye anlatılan İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun, kadının hakkınızda polise bir telefonu tek ve yegane delil olarak yetiyor ve siz onun suçlamasının tersine binlerce şahit bulsanız da, birçok yazılı delil getirseniz de hiçbiri kabul edilmiyor.

Kadının tek telefonu tüm delillerin üstünde ! Yani erkeğin geleceği, tanımasa dahi, kendini gözüne kestiren bazı art niyetli kadınların iki dudağı arasında. İşin garibi kadın şikayetten vazgeçse bile, kanun bu vazgeçmeyi geçerli saymıyor, illa bu erkeğe ceza verin diyor.

***

Sakın bu yazdıklarımı iftira ve yalan olarak görmeyin ! Birçok avukat bu konuyu çok iyi biliyor ve yaşanan mağduriyetleri bizzat görüyor.

Bu sözleşme ile aile deyimi feshedildi, yerine ortak ev arkadaşlığını getirildi. Meşru ve yasal eşi kaldırdı onun yerine partneri getirdi. Partner ise her türlü erkeği ve her türlü kadını kapsıyor, yani tamamen karmaşık ve inancımıza aykırı bir durum bu kanunla destekleniyor, teşvik ediliyor.

Yaşı küçük kız da olsa, bu sözleşme küçük kızların adını değiştirdi, bunlara da “kadın” diyor şimdi. Siz her türlü küçük kız ve erkeği ortak ev arkadaşı adı altında her türlü seksüel ilişkide kullanabilirsiniz, büyük olması şart değil: kız da olsa bu kanuna göre artık adı kadın ya… Yeter ki zoraki olmasın, partnerinize sorulunca, “kendi hür tercihim ve isteğimle bununla birlikte kalıyorum, bu benim ev arkadaşım” desin yeter.

***

Bu 6284 sayılı kanun imam nikahını da yasaklıyor, yaparsanız saklayın. Soranlara imam nikahlı eş olduğunuzu söylemeyin çükü suçtur, cezası da hiç de az değil.

Bir de resmi nikah yapacağınız kişiyi çok iyi tanıyın, çünkü sayıları az da olsa bugün öyle eşler çıktı ki birkaç gün nikahlı kalıp, sonra boşanıyor ve ömür boyu nafaka alıyor eşinden. Bu kanuna göre nafakayı bir ay geciktirirseniz, ödeyemezseniz hemen hapse atıyorlar, nafakayı ödeyene kadar hapisten çıkarmıyorlar, çünkü Batı’nın dayattığı ve bizim yöneticilerimizin kabul edip uyguladığı bu kanun böyle diyor.

***

Bu kanun adeta resmi nikah yapmadan, nikahsız yaşamayı teşvik eden bir kanun. Toplumumuzun en kuvvetli yapısı olan aile kurumunun batı tarafından ustaca yıkılma, darmadağın edilme projesi.. Evet koronadan daha tehlikeli bir virüs..

Henüz halkın ve siyasal iktidar ve muhalefetin pek çoğunun bu tehlikeden haberi yok ! Bugün kadın cinayetlerinin sürekli olarak artma nedeni ağırlıklı olarak bu İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanundur.

Umarım yöneticilerimizin Batı hayranlığı ve onları veli edinme sevdası bir an önce biter ve bu büyük yanlıştan bir an önce dönerler..