Türkiye’deki bazı kurumların sorunu ilginç ama kurumsal olamamak. Kurumsallaşmak isteyip bunu başaramıyorlar mı yoksa işlerine öyle mi geliyor anlamış değilim.

Özellikle 2010’dan sonra kurulan kurumlar da bu sorun oldukça göze çarpıyor. Burada kötü olan kurumsal aksaklıkların hizmetin kalitesini düşürmesi ve verimi ortadan kaldırıp, israf mekanları haline getirmesi.

Hep savunduğum bir şey var. Bu ülke de bir şeyler yapılıyor en azından yapılmak isteniyor ama liyakatsiz insanların elinde çar çur oluyor.

Örneğin son zamanlarda televizyon dizileriyle de oldukça öne çıkan geleneksel okçulukla alakalı kurumlara malzeme gönderildi. E bilin bakalım ne eksik? Tabi ki eğitmen. Bu ihtiyacı karşılamak için ilgili federasyonla protokol imzalandı. Ankara’da tüm illerden toplanan kişilere eğitmen eğitimi verildi ve eğitime giden kişiler 3 ok atarak Ankara’dan döndü. Ok aynı zamanda bir savaş aleti. Ceddim bununla toprak fethetmiş. 3 okla eğitmen mi yetişir? Evet işin teorik kısmı ağırlıklıydı, netice de antrenör yetiştirmiyorlar. Ama mübarekler ne demeye google aramasıyla ulaşılabilen şartnameyle vakit kaybediyorsunuz?

Taşra da ki birimler ısınma sorunuyla boğuşurken, merkez binaların serinlemek için üstelik Ankara ayazında pencere açmaları da cabası. Herkes Hz Ömer adaleti konuşuyor ama bir kamyon yazısında da denildiği gibi ağzı olan konuşuyor.

Yani bir kurumu kurumsallaşsak da mı kursak, yoksa kursak da mı kurumsallaşsak desem siz ne düşünürsünüz? Allah akıl fikir versin der geçersiniz. Maalesef ama vaziyet trajikomik olarak tam da bu.