Evet, bir toplumun içinde azınlık olmak, yabancı olmak, öteki olmak kadar zor bir durum olmaz. Gerçi günümüz Türkiye’sinde, kim yabancı, kim yerli kim öteki kim asil öyle bir karışmış ki…

Neyse, bu yazımın konusu biraz gündem dışı, hatta biraz değil bir hayli gündem dışı, benim gerçek ilgi alanım olan sinema, yani bir sinema filmine değinmek istiyorum. Yönetmenliğini Ömer Faruk Sorak’ın yaptığı, Mustafa Uslu’nun yapımcılığının yansı sıra Mert Dikmen ve Ayberk Olgay ile birlikte senaryosunu da yazdığı TRT için çekilen “Bandırma Feza Kulübü” adlı 2022 yapımı film. Geçtiğimiz günlerde filmi izlemiştim.

Aslında film çekilmeden önce “Bandırma Feza Kulübü” ile ilgili pek bir bilgim yoktu. Bazı sahnelerinin Bursa Mudanya ve Trilye (Zeytinbağ)’da çekileceğini biliyordum, hatta film için, bir kast direktörü arkadaşım aracılığı ile benden figüran ve birkaç yardımcı oyuncu talebinde de bulunmuşlar, üstelik bir kahvehane sahnesi için benden bile deneme çekimi almışlardı.

Daha sonra o sahne için Bursa şehir tiyatrosundan arkadaşım Eren Topçak’ın seçildiğini filmi izlerken fark etmiştim ya neyse. Eren’i görmek hoş bir sürpriz olmuştu benim için!

Elbette Bandırma Feza Kulübü filmi ile ilgili asıl değinmek istediğim konu bu değil.

Önceki gün Twitter’da bir paylaşıma rastladım:

Ermeni asıllı Türk vatandaşı Kirkor Divarcı, “Türkiye’nin ilk füzecisi. Bandırma Füze Kulübü ile birlikte roketler yapmış!”

Kirkor Divarcı ve Bandırma Feza Kulübü. İyi de filmde Kirkor diye bir karakter yoktu ki…

İnternette yaptığım araştırmada “Bandırma Feza Kulübü” ile “Kirkor Divarcı”nın isimleri paralel geçiyordu. Filmde anlatılan birçok olay aslında Kirkor Divarcı’nın başından geçmişti de filmde neden Kirkor’ın değil adı gölgesinden bile söz edilmez!

Twiti paylaşan arkadaşa “TRT adına @FarukSorak  imzalı #bandırmafüzekulübü adlı bir sinema filmi yapıldı. Geçen gece filmi izledim, Kirkor Divarcı'nın esamesi okunmuyordu, ilginç(!)” şeklinde bir tepki verdim!

Elbette ki konunun muhatabı @Kuprat_53 adlı twitter kullanıcısı değildi. O nedenle ben de filmin yönetmeni Ömer Faruk Sorak’ı etiketleyerek bu soruyu sordum ama daha sonra fark ettim ki, muhatap Ömer Faruk Sorak da değil, filmin yapımcısı ve senaristlerinden Mustafa Uslu’dan başkası değilmiş!

Peki gerçekten de neden Kirkor Divarcı filmde yoktu!

Üstelik onun hayatından alıntılanan birçok olay senaryoda yer almasına rağmen neden Kirkor yok sayılmıştı, ailesi mi istemedi, TRT mi şer koydu Ermeni olduğu için, anlayamadım!

Evet, Bandırma Feza Kulübü filmi bazı gerçek olayların yeniden kurgulanmasıyla çekilmiş bir film, evet bir film, sinema filmi ama gerçek olayın ana kahramanı olan bir karakteri yok saymak bana çok garip geldi.

Filmin Trilye’de çekileceğini öğrendiğimde ilk aklıma gelen İsmail Akbay olmuştu.

Peki İsmail Akbay kimdi? Bursa’nın Mudanya ilçesine bağlı Trilye beldesinde doğmuş, Bursa Erkek Lisesi’ni okuduktan sonra ABD’ye giderek NASA’ya girmeyi başararak Ay’a yolculuk Apollo programında çalışan ilk Türk olma başarısını göstermiş, gerçek bir efsanenin hayat hikayesinin çekilmeye başlandığını zannetmiştim.

Bursaport.com sitesinde İsmail Akbay ile ilgili ben de bir yazı kaleme almıştım. Oysa filmin ne İsmail Akbay ne de NASA’da önemli görevler üstlenmiş diğer Türklerle pek de ilgisi yokmuş.

Gerçi filmin sonunda aralarında İsmail Akbay’ın da yer aldığı NASA’da çalışmış bilim insanlarımızın fotoğraflarını gösteriyorlar ama o kadar!

Peki ya Kirkor Divarcı?!

Yok, tek bir satır, tek bir kare, bir söz bile yok!

Hani başta dedim ya bu ülkede öteki olmak, başkası olmak, farklı olmak zordur,  hele gayri Müslim olmak zorlukların en acılısıdır, diye!

Oysa sadece Kirkor Divarcı değil, o kadar çok Müslüman olmayan Türk vatandaşının katkısı ve emeği vardır ki bu ülkeye, hangi birini saysam; Türkçeye, Türk diline hizmetleri nedeniyle Atatürk tarafından Dilaçar soyadı verilen Agop Dilaçar’ı mı, sinemamızın tonton nur yüzlü dedesi Nubar Terziyan’ı mı, Sami Hazinses’i mi,  Asıl adı Kirkor Cezveciyan olan Kenan Pars’ı mı, efsane Fotoğrafçı Ara Güler’i mi? Hangisi?! Ve bunların arasına da Kirkor Divarcı’yı da ben ekliyorum, hakkı yenmiş yok sayılmış, kendini öteki görmediği halde bugün bile yok sayılıp ötekileştirilmiş gerçek bir karakter, hatta bir kahraman!

Dün değerlerimize öteki diye sahip çıkmayanlar, bugün, bizim partiden değil, başı açık, kapalı, ya da şucu bucu diye ötekileştirmeye, yok sayılmaya devam ediyor birileri!

Yıl olmuş 2023, liyakatin değil sadakat ve biat etmenin prim yaptığını görmek o kadar acı ki… Söylenecek başka söz de kalmıyor, işin daha acı yanıysa birileri bu kötü gidişatın farkında olmaması…

Yazımın başlığı neydi; “MADEM Kİ Ermeni’sin…”

Neyse filmi izlemediyseniz mutlaka izleyin, tüm gerçekleri anlatmasa da Ömer Faruk Sorak’ın yönetmen olması yeter!

Gerçek bir olaydan yola çıkarak çekilmiş olsa da, Kirkor’un hayatından alıntılanmış olduğu halde gerçekleri sinema diliyle maniple etmiş olsalar da, “bu bir film” diyerek Divarcı’ya yapılan haksızlığın son bulmasını dilemekten başka bir şey gelmiyor elimden!