Gün geçmiyor ki sözde bir şeyh, imam ve din adamı yaptıklarıyla gündeme gelmesin. Dinini araştırarak öğrenmeyen bir kişi bu sözde din adamlarının yaptıklarına bakarak dinden soğuyabiliyor. İslamiyet’le uzaktan takından alakası olmayanlar da bu bir iki pespayenin yaptıklarını koskocaman İslam alemine mal ediyor.

Bakın eğer alim fesada uğrarsa alem de fesada uğrar. Son zamanlarda herkesin malumu ülkemizin farklı yerlerinden dini işine alet eden insanlıktan nasibini almamış din tacirlerinin haberleri çıktı.

Bir yerde müezzin mağazadaki kadın soyunma kabinini görüntülüyor, bir yerde Suriyeli bir kadınla cami içerisindeki imam odasında basılıyor bir yerde bir kız öğrenci Kuran öğreticisinin tacizine uğruyor vs...

En son Türkiye’de gerçekten ben Müslümanım diyen vicdanlı ve ahlaklı bazı insanlar bir sözde şeyhin yaptıklarıyla derinden yaralandı, en önemlisi de dinimizi gayrimüslimlerin nazarında itibarsızlaştıran bir hadiseyle irkildiler.

Neydi bu hadise; Uşşaki tarikatı lideri Fatih Nurullah denen şahıs Sakarya’nın Akyazı ilçesindeki dergâhında 12 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismarda bulunmuş ve olayın medyaya intikalinden sonra da derdest edilmişti. Ben şunu söylemek istiyorum bu şahıslar asla İslamiyet’in temsilcileri olamazlar.

Bazı, iyi niyetli demekle yetineyim şimdilik Müslümanlar bu şeyhin yaptıklarının bir komplo ve tezgah olduğunu söylüyor. Bunun tezgah olduğunu söyleyenlere şunu söylemek isterim, başkası yapınca böyle şeyler eleştirir yerden yere vurursunuz. Ancak sözde Müslüman ve tarikat mensubu yapınca komplo diyorsunuz. En büyük tezgah siz ve sizin gibilerin düşündükleridir İslamiyet için. 28 Şubat’ta tamam komploydu Fadime Şahin olayı tam 20 yıldır bu ülkenin Müslümanlıkla öğünen iktidarı var neden denetlemedi bu şahsı. Hiç kimse boşuna maval okumasın.

Bal gibi bu alçağın yaptığı İslamiyet’in sırtından geçinmektir. Müslüman uyanık olmalı. Şeyh denen sözde karaktersiz kişilerin önüne uzanıp kendini muayene ettirmemeli. Şeyh çocuğu olmuyor diye bilimden yardım aldın en lüks hastanelere eşini götürsün sen de çocuğum olmuyor diye bilimden medet umanın önüne yat oranı buranı elleyip işaretlesin.

Lütfen biraz aklımızı kullanalım. Bu tür sözde din tüccarları kuzularım da okumasının haram olduğunu söylüyor. Sonra eşini hastaneye götürürken kadın doktor yok mu diye soruyor. Dinin en büyük düşmanı bu şahıslardır.

Mustafa Kemal Atatürk boşuna Tekke, zaviye ve türbeleri kapatmadı. 30 Kasım 1925 tarihinde bu madde kabul edilip 13 Aralık 1925 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 677 sayılı kanun ile uygulamaya konmuş bir devrimdi. Şimdi de bu tür din tacirlerinin inlerine girilmelidir. Yoksa ileride acısını bu toplumun her bir ferdi olarak çok acı öderiz. Gelin Diyanet İşleri Başkanlığını daha işlevsel hale getirin öyle bir reform yapın ki insanlar dinini özünü ahlakını merdiven altlarında aramasın devletin her yıl bilmem ne kadar bütçe verdiği kurumu yapsın. Yok mu devletin bu gücü elbette var.

Yok mu bu ülkenin fiziki imkanı var. İnsanları diyanetin etrafına toplayın. Yurtlar yapın devletin yurtları olsun ki bin bir emekle yetiştirilen o pırıl pırıl gençlerimiz devletin emin ellerinde büyüsün. Tam bu satırlarımı yazarken medyaya yansıyan bir üzücü haber bir kez daha İslamiyeti işine alet edenlere fırsatın verilmemesi gerektiğini hatırlattı.

Tarım ve Orman Bakanlığı taklit ve tağşiş yapıldığı tespit edilen ürünlerin ve firmaların listesini kamuoyuyla paylaştı. 91 firmanın yer aldığı listede, 'Cübbeli Ahmet Hoca' olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün sahibi olduğu Lalegül Tekstil Tarım ve Gıda İnşaat Sanayi Ticaret ve Limited şirketinin ürettiği sucuklardan at eti çıktığı belirtildi. Çok kıymetli okurlar bu son haberi de vicdanlarınıza bırakarak etrafında dün tüccarlarının pençesine düşenleri varsa imkanınız sözle, varsa yol göstererek kurtarmanızı telkin ediyorum....