Türkiye’de üretimin her alanda olması gerektiğine dikkat çeken iş insanı Özgür Erdem Köroğlu, inşaat sektörüyle kalkınmanın mümkün olmadığını, tarım alanlarını küçülterek bir yere varılamayacağını söyledi. Bavul Haber’e açıklamalarda bulunan Köroğlu, virüs sürecinde destek adı altında verilen kredilerin vatandaşı daha da borçlandıracağını kaydetti.

‘DÖVİZ DALGALANMASI TEDİRGİN EDİYOR’

Dövizde yaşanan dalgalanmanın piyasaları olumsuz yönde etkilediğini belirten iş adamı Özgür Erdem Köroğlu, şunları söyledi: “Şu an Türkiye ekonomisi altından kalkamayacak kadar riskler barındırıyor. Özellikle döviz ihtiyacını karşılayamaz durumda. Döviz ihtiyacını bir ülkenin karşılayamıyor olması, kendi iç ve dış meselelerinde elini ciddi anlamda zayıflatan bir unsur. Şu an belli tedbirlerle Swap anlaşmaları ile TL, döviz belli bir çizgide tutulmaya çalışılıyor ama gelecek yeni olumsuzluklara hazır olan bir yapı yok. Türkiye’de üreticiler özellikle ihracat odaklı üretim peşinde. İç piyasa belli bir yere kadar oluyor ama yurt dışına açılmazsanız tutunmanız mümkün değil. Üretici dışa açıldığı zaman, Türkiye’de otomotiv sektöründe mesela her 100 liralık ihracatın 82 lirasını ithal etmek zorunda. Şimdi döviz bazlı ithalat yaptığımız için, dövizin hangi rakamlara çıkacağını bilemediğimizden satarken nasıl fiyatlandıracağımızı bilemiyoruz. Örnek vereyim,1 ay önce döviz yaklaşık 7.24 çizgisindeydi, ben hammaddeyi 7.24’ten Türkiye’ye getirdim. Bugün 6.78’den ürün satmaya kalkıyorum. İşte durum bu. Hammaddeyi aldınız tam sevk edeceksiniz dolar 6.78, yaptığımız iş tamamen zarar. Yurt dışı müşteriler de bunu fırsata dönüştürüyorlar. Bu işi o kadar iyi öğrenmişler ki, ‘dolar sende 3 ay önce 6 liraydı, şimdi 7’ye çıktı, senin maliyetlerin düştü’ diyerek hesap çıkarıyor, bana 10 dolardan verdiğin ipliği 8 dolara vermen lazım’ şeklinde tespitlerde bulundu.

‘KAYIT DIŞI ÇALIŞANLARA ÇÖZÜM ÜRETİLMEDİ’

Virüs süreci, kayıt dışı çalışanları zor duruma soktuğuna işaret eden Köroğlu, ‘Son zamanlarda yapılan doğru şeylerden bir tanesi, faiz oranlarının olması gereken düzeylere inmesi. Yanlış taraf nedir, aslında Türkiye açışından bu süreçte sıkıntıyı, devletin verdiği desteklerle birlikte, kayıtlı çalışanlar yaşamadı. Üreticiler, firma sahipleri de bunları yaşamadılar. Burada yapılan en büyük yanlış, kayıt dışı çalışanlar açışından oldu. Avrupa’da bakıyorsunuz, her insan 1 gün dahi çalıştıysa sigortası vardır, aylık geliri bellidir. Ona göre o insana yardım edebildiler. Öyle olunca orada sorun yaşanmadı. Ama Türkiye’de restoranda, gece kulüplerinde çalışanlardan tutun, bunların çoğu zaten kayıt dışı. Asıl sıkıntıyı bu tip yerlerde çalışanlar çekti. Kayıt dışı çalışanların aldıkları ödeme şekline baktığınızda, mesela sanayiye gidersiniz haftalık verirler. Bu insanlara bir çözüm üretilmedi. Çözüm neydi, yapılan 1000 lira desteği birçoğu alamadı. Alsalar bile 1000 lira yetecek düzeyde değildi. Bu insanların geliri 3’te bire düştü. 3’te 1’e düşmesiyle birlikte, zaten borçlu olan bu sektör çalışanları iyice çıkmazın içine girdiler’ dedi.

‘KARAR VERİLİYOR AMA ALTI SAĞLAM DEĞİL’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faturalarını ödemekte zorluk çeken vatandaşla müjde vermesine rağmen, şirketlerin vatandaşı zor günde düşünmediğini anımsatan iş adamı Özgür Erdem Köroğlu, “Türkiye’de kararlar alınıyor, ama kararların altı hep zayıf çıkıyor. Ne anlamda zayıf çıkıyor? Kararı aldığımız zaman, karara karşı bir hazırlığımız olmamış oluyor. Mesela kendimden örnek vereyim, Korona virüs başladığında Cumhurbaşkanımız, bu açıklamayı yaptığı zaman imkânım olmasına rağmen sadece deneme ve görme amaçlı, ben 2 ay faturaları yatırmadım. 2 ay boyunca ne ihtarname geldi, ne de kesildi. Sonra baktım uygulanıyor, özellikle görmek için yaptığım, ödemediğim cüzi olan faturalarımı (elektrik 80-90 Tl, su 25-30 Tl’yi) ödedim. Yüklü bir miktarda gelse böyle bir şey yapmam. Diğer taraftan bir sürü kesilen duyuyorum, neye göre kesiliyor neye göre kesilmiyor. Az önce dedim ya, bir karar veriliyor altı zayıf oluyor diye. Bir karar verilmiş, ama altı sağlam değil. Mesela bir yere kesmeye gelmiş, benim tanıdığım arkadaşıma, oto tamirhanesi var. Neredeyse hiç iş yapmadan, makinenin düğmesine basmadan bile çevre aydınlatmasıydı, yangın sistemlerinin elektrik tüketimi gibi nedenlerle en az 2 buçuk 3 milyar elektrik geliyor. Hiç çalışmayan yere elektriği kesmeye geliyorlar. Hani kesilmeyecekti? Sorgusunun sonrası şu ortaya çıkıyor, 2 bin TL’ye kadar olan faturalar kesilmiyor, arkadaşın da 100 lira farkla kesildi. Tamamen uygulama karmaşası. Neyi neye göre karar verdin, neye göre uyguluyorsun. Yani söylem, pratiğe dönüşmedi, ne üstü dolu, ne altı’ şeklinde konuştu.

‘NEREDE KEFEN PARASI?’

Hükumetin sadece kredi vererek vatandaşı rahatlatmaya çalıştığını söyleyen Köroğlu, “Aslında yıllardır eleştirdiğimiz şeylerin sonuncusu, hani basında sıkça çıkan kefen parası diye bir tabir vardı ya. İşi oraya gelesiye kadar birçok hata yaptık. Hep düşündük ki düzen aynı gidecek veya en kötü böyle gidecek. Gördük ki hiç ummayacağımızın çok daha kötüsü gelebilirmiş başımıza. Sadece biz değil, dünya için de bunu söyleyebiliriz. Dünyada buna mesela kefen parası çizgisi atıyorum 100 baremse, ülkeler tedbirlerini 200 bareme geldiklerinde tedbirlerini alırlarken, biz o 200’den 100’e düştük, o da yetmedi bize, ya bir şey olmaz en kötü böyle gitse yine kurtarırız diye o 100’lük baremin de altına indik. 100 lük baremin altına inmişken, daha önce hiçbir ülkenin yaşamadığı düzeyde yaşayınca, diğer ülkelerin yaptığının 10’da birini yapmamış olduk” açıklamasında bulundu.

‘FAİZ ÇÖZÜM DEĞİL’

Köroğlu, açıklamasının devamında şöyle konuştu: “Dünya’da en güzel şey başkasının parasıyla para kazanmak. Aslında kredi dediğimiz şey başkasının parası. Türkiye’de birçok sektör banka faizleri kadar para kazanamıyor, kar oranları ciddi anlamda düşmüş durumda. Bu sıkıntılı süreci kredilerle çözmeye çalışıyorlar ama olacak iş değil. Geçen sene doların fırlaması, ondan önce 15 Temmuz sanayiciyi faiz döngüsü içinde zor duruma soktu, çırpınışın içine itti. Şu anda verilen krediler, son 4 yıldır yaşadığımız çırpınışlara ekleme yapmak gibi bir şey, borcu borçla kapatın, bu dönemi böyle geçirin mantığından öteye gitmiyor, bu da bizleri uçuruma sürüklüyor. Bir sanayici kullandığı kredinin en az iki katı kar edemiyorsa, verilen krediler iş insanlarını batırmaya yöneliktir.”

‘YATIRIMI DOĞRU YAPMAK ÇOK ÖNEMLİ’

Her alanda üretim gerçekleşmesi gerektiğini ifade eden Özgür Erdem Köroğlu, son olarak şunları söyledi: “İnşaat sektörü kesinlikle ülke ekonomisinin büyümesine katkı koyamaz, çünkü geliriniz yoksa gideriniz yok demektir. Ülkemizde şu an gereksiz emlak fazlalığı var. Biz ne yapıyoruz, yeni tarım alanlarını mahvediyor, yeni organizeler açıyoruz. Yapılanlar çok yanlış, sanayi bölgelerinde icradan satılık onlarca fabrika var, artık bu yanlıştan dönülmesi gerekiyor. Anadolu şehirlerinin nüfus kaybına uğramamasının sebebi, çiftçinin ektiğinden para kazanamamasından kaynaklanıyor. Bugün çiftçi ektiğinden, yetiştirdiğinden para kazandığı anda tersine göçler başlar, bunun aksini kimse iddia edemez. Göreceksiniz, büyükşehirlerde ciddi nüfus azalmaları meydana gelir. Dolayısıyla yatırımı doğru yamak ve planlamak gerekiyor. Betona yatırım her zaman hüsrandır. Tarım alanlarını küçülten politikalarla bu gemiyi yüzdüremeyeceğimizi anlamak zorundayız” diye ifadelere kullandı.

Editör: Haber Merkezi