Bursa’nın en eski pazarlarından birisi olan Osmangazi ilçesindeki Tuzpazarı’na yaz gelmiş gelmesine…

Ama fiyatlar çok soğuk, hem anneler, hem çocuklar üşüyor!

Bir sokağından girip, diğerinden çıkasıya kadar bir hayli vakit alıyordu, şimdi pazardan çıkmak daha kolay!

Maalesef vatandaşın elindeki poşetler büyüyeceğine gittikçe küçülüyor.

Yerli erik 30 lira.

Mersin’den yola çıktığına pişman olan kiraz 50 TL!

Çilek 20…

Kayısı da 30...

Tezgahlara bakan çok, alanların sayısında ise ciddi azalma var.

Sahi bu arada karpuzun kilosu 16 liracık. Pazarcı kardeş, “ağabey Adana değil, hakiki İran” deyiverdi.

Çiftçinin tarlasından kasalara yüklenirken marul 1,25, tezgahta 5 lira.

***

Şimdi sıkı durun, ister düşünün, isterseniz seyredin. Annesinin elinden sıkı sıkı tutmuş 5 yaşındaki Yusuf. Tezgâhların üzerindeki rengarenk meyveleri görünce canı çekti. Çocuk bu, canı çeker, şekerde ister, meyvede.

Anneciğine başını kaldırıp seslendi, “anne erik ve karpuz alır mısın?”

“Oğlum, çantamda 50 liram var, yemeklik almamız lazım, alamazsak akşama yemek yiyemeyiz. Yaz gelsin, erik ve karpuz ucuzlasın alırız!”

Yusuf, annesine yine seslendi, “anne 50 lirayla yemeklik sebze alabilecek misin?

İnşallah oğlum!

Ben bu drama dün Bursa’nın tam ortasındaki Tuzpazarı’nda şahit oldum.

Onlarca olumsuz algı operasyonu ve acayip savrulmalardan dolayı çocukları sevemez, yolda gördüğüklerimize bile selam veremez olduk!

Yusuf ve annesinin aralarında geçen, yüreğimi titreten konuşmayı duyan bir fani olarak, cesaretimi toplayıp anneye, Yusuf için ikramda bulunmak istediğimi söyleyince, kadın pazarın ortasında ağlamaya başladı.

İnanın çok acayip dakikalar.

Genç kadın zorda olsa ikna oldu, Yoksulluk kuyusuna düşmüş Yusuf’un gönlü oldu, karnı doymasa da, minnacık elleriyle, meyve torbalarını kavradı.

Birçok anne ve baba, evlatlarına istedikleri meyveleri yediremiyor. Kırmızı et mi, rüyalarını bile süslemiyor artık!

Akşam olduğunda pazarlardaki atıklar daha çabuk toplanıyor.

Öyle bir hayata, zamana çattık ki, inanın insana pusu kurmuş durumda…

Dilinden inşallah, maşallah, Ramazan, Şaban, sol, devrim, eşitlik, demokratlık düşürmeyenlerin son yıllardaki riyakar ve işbirlikçi çirkin ilişkilerine kahır içinde şahit olunca, Yaratıcının bizim üzerimize çullandırdığı belaları daha iyi anlıyorum…

Her şeye, her kötülüğe, 200 lira gıda kartı dağıtan kibirlilere,

Çiftlik evinde riyakar dostlarına bonfile yedirenlere, işçisine asgari ücret vermeyi marifet sayanlara rağmen,

Asgari hak, asgari umut, asgari samimiyet, asgari merhamet, asgari komşuluk, asgari selam ile yeniden tanışırız diye aklımdan geçiriyor, ümidimi yine de kaybetmiyorum.

Fazla da bir şey istemiyorum ki, Kamil!

Sahi hocam, asgari utanmayı nasıl kazanabiliriz?