Sanayi ötesi toplum düzeni yaşamımıza her geçen gün daha fazla egemen oluyor. 

Bu yeni toplum düzeninin temel özelliği teknoloji  alanındaki değişim ve gelişimlerin toplumsal yaşama biçim vermesidir.  

Sanayi Ötesi Toplum düzeni, bilhassa dijital teknoloji alanında yaşanan hızlı değişimler ve bu değişimlerin sonucu olarak enformasyon ve bilginin hızlı bir şekilde üretimi ve sınır ötesi mesafeyi bir tuş darbesiyle kaybedebilir hale gelmesiyle bir anlamda Enformasyon-Bilgi Toplumu şeklinde de tanımlanmaktadır.

Bu yeni yaklaşım, üretim sürecinde de kendini göstermiş ve sanayi toplumunun başat üretim biçimi fordizm yerine yeni bir üretim biçimi post-fordizm ortaya çıkmıştır.  

Gün geçtikçe yaşamımıza daha fazla etki eden bu yeni toplum düzeninin, modernitenin sonunu getirdiğini ve yerini artık modernizm sonrası olarak da tanımlayabileceğimiz post-modernizme bıraktığını söyleyebiliriz.

Alışılmış kuralların ötesine geçerek kuralsızlığı kural haline getirmek düşüncesi etrafında şekillenen post-modernizm, başta enformasyonun üretimi olmak üzere insan sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yaşama kaotik bir yaklaşım sergilemektedir.

Enformasyon ve bilginin dijital gelişmelere bağlı olarak değişken ve hızlı bir akış göstermesi ile birey, bu yeni çağa ayak uydurabilmek adına zamandan ve mekandan bağımsız olarak sürekli ve hızlı bir çalışma temposunun içerisinde yaşamın öznesi olmaktan çıkıp nesne haline  gelmektedir. 

Ayrıca bu yeni anlayış, sistemi, insan yaşamının ayrılmaz bir parçası yapabilmek adına  akıllı telefon ve  IPAD gibi kolay taşınabilir mini cihazlar geliştirilmiş ve böylece insanın günün hangi saatinde ve nerede olursa olsun sistem içerisinde aktif kalması sağlanması hedeflenmiştir.. WhatsApp, telegram gibi dijital mesajlaşma uygulamaları da esasen bu amaç doğrultusunda geliştirilmiştir.

Mal ve hizmet sektöründe üretimin, hızlı ve sürekli bir şekilde kendini yenilemesi ve bunun kitlelere aktarımı noktasında reklamcılık sektörü büyük önem kazanmıştır.

Geçtiğimiz yüzyılllarda sadece temel ihtiyaçların karşılanması amacıyla gerçekleştirilen tüketim, 
toplumsal yapılardaki hızlı değişimlerin sonucu ihtiyaçtan ziyadesiyle eğlen-ce, boş vakit geçirme, kimlik arayışı, statü ve güç göstergesi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu tüketim döngüsünde reklamlarla kodlanan mesajlar bireylerin tercihlerini önemli ölçüde etkilemiş ve bireyler her geçen gün tüketim sürecinin nesnesi konumuna gelerek pasif bir duruma düşmüşlerdir.


Başta medya olmak üzere bürokrasiden ekonomiye, sağlıktan kültüre, eğitimden hukuka kadar toplumsal hayatı oluşturan bütün alanlar Sanayi Ötesi Toplum düzenine göre yeniden şekillenerek organizasyonlarını dijital platformlara taşımış ve bunun sonucunda da 'Dijital Kentler' doğmuştur. Bu sayede tek tuşla milyonlarca kişiye ulaşmayı hedeflemişlerdir.

Bunun yanı sıra bilginin belli bir kontrol ve denetim mekanizması olmadan sürekli ve hızlı akışı güvenilir sorununu da ortaya çıkarmış ve bu alanda üretilen bilgiye daima şüpheyle yaklaşılmıştır. Ayrıca bu yeni dönemin doğal sonucu olarak, sosyal medya danışmanlığı, web tasarımcısı, bilişim ve kodlama uzmanlığı, YouTuberlık gibi yeni meslek türleri çalışma hayatının bir parçası olmuştur.

Bu yeni düzende insan ilişkileri de nasibini almış; akrabalık, komşuluk ve arkadaşlık gibi dayanışma ve birlikte yaşama kültürüne önem veren ilişki türleri yerini post-modernizmin özgürlük söyleminin bir parçası olan egoist, narsist özgür bireye bırakmıştır. 

Öyle ki kentlerin inşası dâhi bu anlayış çerçevesinde düzenlenmiş, bireyi geleneksel toplum ve insan ilişkilerinden soyutlayan rezidans, plaza, apartmanlar gibi insanın insanla çok daha az temas kurduğu yapılaşmalar önem kazanmıştır.  Burada hedef insanı sistemin bir parçası olmasını sekteye uğratacak her türlü ilişkiden uzak tutmak ve insanın zamandan ve mekandan bağımsız olarak sistemin işleyişine odaklanmasını sağlamaktır. 

Post-modernizmde birey sadece kendisi için yaşayan, kendisini fazlasıyla önemseyen narsist giysiye bürünmekle birlikte her türlü otoriteye karşı bir söylem geliştirerek kaosun bir parçası olagelmiştir. 

Buna mukabil post-modernizm, bireyin otoriteden bağımsız özgürlüğünü hedeflese de özellikle Facebook, Instagram, Pinterest gibi sosyal medya platformlarında kullanıcılardan tam tersi bir yaklaşım gözlemliyoruz. 

Facebook, Instagram, Pinterest gibi sosyal medya platformlarında bireyler, daha çok başkalarının hayatlarına özenir hale gelmekte ve adeta insanın en az olmak isteyeceği kişinin kendisi olduğunu düşündürmektedir. Bu platformlarda kullanıcılar kendilerini, sürekli başkalarının yaşamları, menkul ve gayrimenkulleriyle sınamaktadır. 

Bu bilgiler ışığında soracak olursak; Günümüzde kaç kişi 'ben halimden memnunum, 100 yıl sonra yine dünyaya gelsem kendimi bugün olduğum yerde görmek isterim' diyebilmektir. 

Özetle, dünyadaki değişim ve gelişmelerden bağımsız olarak hareket etmemiz artık mümkün gözükmüyor. Özellikle 2 yılı aşkın bir süredir yaşadığımız pandemi de bu gerçek daha net ortaya çıktı. 

Artık ekonomiden sağlığa, hukuktan eğitime, kültürden sanata ve bürokrasiye kadar çalışma hayatı ve toplumsal hayat dijital platformlara kaydı. HES kodu gibi uygulamalar bize gösterdi ki gelecekte insanları sürekli kontrol altında tutabilecek uygulamaların geliştirilmesi su götürmez bir gerçek olarak ortaya çıkmıştır.

Adına ister Sanayi Ötesi Toplum ister Enformasyon Bilgi Toplumu denilsin şurası muhakkak ki sürekli ve hızla güncellenen bu yeni düzende bizler artık kendi yaşamamızın parçası olmanın çok uzağında olacağız. 

Hedeflerimizi daha iyi bir yaşama sahip olmak adına değil sistemin dışında kalmamak adına koyacağız. Ve bu hedeflere ulaşabilmek için bizi biz yapan bütün değerlerimizi mazinin tozlu sayfalarında kalmış güzel hatıralar olarak yad edeceğiz. 

KULAĞA KÜPE  NOTLAR:

“ Takvim yaprakları ne EVREN ne de DÜNYA OLAYLARI’nın kendilerini asla etkileyemediği monoton ve şaşmaz bir düzenle, hiç aksamadan tek tek düşerler… Tek tek düşerler… “