Çok ilginç.

Mahkeme, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’yla ilgili kararını, haftanın diğer günleri torbaya girmiş gibi,

Tam da,

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkmenistan’a hareket ettikten,

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Almanya ziyareti sırasında açıklıyor.

Yani çok enteresan,

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, ani bir kararla Ankara’dan İstanbul’a hareket ediyor, yargıcın vereceği kararı Saraçhane’de İmamoğlu’yla bekliyor. İkili sarılarak pozlar veriyor.

Sonrasında Akşener, İBB önünde bekleyen binlerce kişiye, tıpkı Recep Tayyip Erdoğan gibi “bu şarkı burada bitmeyecek” diyor.

Şöyle geriye gidelim, Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde okuduğu şiirden dolayı, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği gerekçesiyle Erdoğan’ı mahkum eden brifing yargısı vardı!

Siyaset yapması engellendi, belediye başkanlığı düşürüldü. Talimatla, o günkü kokuşmuş, postal yalayan medyaya “muhtar bile olamaz” manşetleri attırıldı.

Sonra, muhtar olamaz denilen Erdoğan’ın partisi tüm ezberleri bozarak sandıkta devrim yaptı. Şiir okuyan “adam” önce başbakan, sonra cumhurbaşkanı oldu.

Aradan yıllar geçti, AK Parti iktidarının 15 senesi geride kalırken, hukukun siyasallaştığı eleştirileri yapılmaya başlandı.

Gelinen noktada, seçime 6 ay veya daha az bir süre varken, siyaset rüzgarı nasıl oluyor da Ekrem İmamoğlu’nun özelinde 6’lı masa lehinde estiriliyor?

Sizce bunlar normal şeyler mi?

“Siyasette hiçbir şey durup dururken olmaz. Eğer bir şey oluyorsa emin olabilirsiniz ki bu şekilde planlandığı için böyle oluyordur“ diyor ABD başkanlarından Franklin Roosevelt.

Peki, bu planı kim yapıyor, kime yapılıyor?

Yoksa ortada kocaman bir güç zehirlenmesi mi var?

2019’a bakın, 13 bin oy farkı kapatırız rüyası ile İstanbul seçimini iptal etmek nasıl bir acayiplikse, İmamoğlu’na siyasetin kırmızı kartını göstermek de böyle bir acayiplik değil mi?

Mesela İmamoğlu, hakaret diye nitelenen “ahmak” sözünü, YSK üyelerine değil de İçişleri Bakanı Soylu’ya yönelik olduğu görüşünü belirten yargıç değiştirilmiş.

İmamoğlu İBB’ye milyonluk farkla başkan seçildikten sonra, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti sözcülerinin, İmamoğlu’nu “eleştirelim, itibarsızlaştıralım” çıkışları, “gündemde tutmaları”, stratejik bir hata değil mi?

Aradan geçen çeyrek asırlık süre içinde AK Parti’nin kendi yaşadıklarından ders çıkarmadığını da gözünün de bulunduralım.

Erdoğan, iki gündür yaşananları izliyor. Hayat pahalılığı, EYT, asgari ücret, emekli maaşları iktidarın gündeminde. AK Parti’nin ileri gelenleri, herkesi rahatlatacağız açıklamaları ardı ardına yapıyor.

Böyle bir durumda, 2023 seçimini varoluş olarak gören, her gittiği yerde bu sloganı hafızalara kazıyan Cumhurbaşkanı Erdoğan, durduk yere muhalefete, mağduriyetten zafer kazandırmaz!

Dolayısıyla,

Şimdilik siyasi yasak süreci başlayan İmamoğlu’nun adaylığına karşı çıkanlar için bir süreç başlıyor.

Şöyle ki,

6’lı masa bu saatten sonra adaylığı hukuken riskli hale gelen İmamoğlu’nu aday göstermez.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ben adayım der. Ardından da, yapılan itiraz üzerine mahkeme İmamoğlu’nun yasak kararını bozar ve mağduriyet ortadan kalkar.

***

Size ilginç bir örnek vereyim,

5 ay önceydi, yaşanan ekonomik krizi, zam sağanağını, elektrik ve doğalgaz faturalarındaki acımasızlığı öne süren bir yurttaş bana, “artık oyumun rengi değişti, AK Parti’ye vermeyeceğim” demişti. Aynı kişiyle dün karşılaştım, 6’lı masadan söz etti. İmamoğlu umurunda bile değil. “Kim var ki oy vereceğim. Kılıçdaroğlu ile bu iş olmaz. Başka kim var” dedi.

Geçenlerde bir başkası, binlerce vatandaşı dolandırıp Fransa’ya tüyen Cem Uzan için, “adam gibi adam. ABD’yi Türkiye için dolandırdı” ifadelerini kullandı. Dolandırıcıdan medet umdu.

Yozlaştığımızın son bir örneği de,

Bursa’da yıllar önce görev yaptığı bir caminin Kur’an kursunda kız çocuğunu taciz ettiği ortaya çıkan sahtekar, mahalleli ve cemaat manipüle edilerek susturulmuş, çirkinlik örtülmüştü. Sonrasında o tacizci çakal, yaşanan ahlaksızlığı araştırma gereği duymayan güzide medyamız tarafından pof poflanması, ağırlanması, pişmiş kelle pozları verdirilmesi ne hale geldiğimizi gösteriyor!

İşte böyle, burası Türkiye.

Seçime daha 6 ay var, köprünün altından daha çok sular akar.

Ancak,

Her şeye rağmen, esas kararı sandık başına giden halk verecek!