Ne arasan var.

İtiraf, izan, vicdan, cüzdan, güç zehirlenmesi, ölen insanlar, yok olan hayatlar, toplu mezarlar…

Yıkılan binaların molozlarında, depremin üzerinden 14 gün geçmesine rağmen yakınlarının bedenlerini arayan, hastanelerde bile ölüsünü, dirisini bulamayanlar…

Bu çaresizlik ortada dururken, organizasyon bozukluğunu dile getirmek suç oluyor.

Düşünsenize, depremin olduğu gün vicdanını yitiren Adıyaman Valisi Ankara’ya “hasarımız az” bilgisi verdi, açıklamalar yaptı. Haliyle, enkaz altında kalanları kurtarmaya gelenler başka şehirlere yöneldi.

Şimdi Adıyaman’ın hali ortada, bin 400’den fazla bina tuz, buz olmuş!

***

Bir başka vali…

Yıkımın çok büyük olduğu bir belde.

Gaziantep’in Nurdağı ilçesi haritadan silinmiş, yok olmuş. Köylerde yaşayanlar, hayvanlarını terk etmiyor, çadırda, otomobilde sabahlayanlar var.

Çöküşü, mahvoluşu, gözlemlemesi için ilçeye gönderilen, koordine etmesi istenen Şırnak Valisi Osman Bilgin itiraf ediyor.

Vali bey, Nurdağı’nın devletin açıkladığından 3-4 katı daha kötü durumda olduğunu söyleyerek,

“Biz insan olarak üzerimize düşeni yapmalıyız. Biz onun için buraya geldik. İnsan olma gereği. Devletin temsilcisi olarak sizlerle beraber olmak, sizi dinlemek için geldim. Kusura bakmayın belki geç geldim ama durum gördüğünüzden bildiğinizden çok daha vahim. Açıklanan rakamlardan en az 3-4 belki 5 kat daha kötü. Bazı illeri komple yıkıp yeniden iller yapacağız. Sayın Çevre Bakanı ile ilçeyi kaldırıyoruz. Komple yıkıyoruz. Tamamını, yüzde yüzünü yıkıyoruz. Yaşanan felaketi anlayın diye anlatıyorum size. Şu anda 150 ölü çıkan apartman var.”

Vali Bilgin, vicdanını dinliyor, depremzedelerden birisi de kendisini konuşurken görüntülüyor, “sen beni çekme, indir o telefonu bakayım” diyerek vatandaş azarlamıyor.

***

Gelelim bir başka acayipliğe,

İstanbul’dan bir vatandaş, Hatay Reyhanlı devlet hastanesine tomografi cihazı göndermek istiyor. Hastanenin başhekimiyle görüşüyor, bu cihazı Ahbap üzerinden göndereceğini belirtiyor. Başhekim, AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Şanverdi’yle görüşüyor. Vekil şu cevabı veriyor, “olmaz”. O kişinin AFAD’a bağış yapabileceğini söylüyor.

Bu nedir yahu!

Yazıklar olsun, nasıl bir kötülüktür var ortada!

Bu arada, hastanenin tomografi cihazı da sürekli arıza yaptığı biliniyor. Ama başhekim olacak şahsiyet, inisiyatif almak yerine, makamından olmamak için bağış ayrımcılığına imza atıyor!

Düşünün deprem bölgesinde en çok ihtiyaç olan, bağışlanmak istenen cihaz engelleniyor.

***

Bitmedi,

Hatırlarsanız MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, geçtiğimiz hafta grup toplantısında Haluk Levent’e ve Oğuzhan Uğur’a “akbabalar” demişti.

Bahçeli’nin bu çıkışının ardından Haluk Levent, “yarın çok önemli bir açıklama yapacağım” diye duyuru yapmıştı.

Şimdi sıkı durun, adı pandemi sürecinde suç örgütü lideri Sedat Peker’in iddialarıyla sık sık gündeme gelen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, iddiaya göre Haluk Levent’i arayarak, “ Sana gelen bağışları AFAD’a aktaracaksın” tehdidinde bulunuyor. Aynı zamanda hakaretler falan.

Sonra ne oluyor, Beştepe’den biri Haluk Levent’i arıyor, “Aman kardeşim sen işine devam et, yanındayız” diyor. Anlaşılan Soylu’nun bu hareketi, tehdidi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kulağına gidiyor.

Peki, sonra ne oluyor.

Soylu Levent’i tekrar arıyor ve “özür” diliyor.

Erdoğan’ı uyaran isim ise, liyakatli duruşuyla tanıdığımız Cumhurbaşkanı Başdanışman İbrahim Kalın olduğu belirtiliyor.

Bu olayın ardından Haluk Levent, Twitter hesabını aktif ederek, biriz beraberiz gibi ifadeler kullandığını gördük.

Geçenlerde iktidarın 3 dönemdir vekili olan bir isimle konuşurken şu itirafta bulundu:

“Soylu, AK Parti’nin kodlarına uymayan, mayasından gelmeyen biri. Tribünlere oynadığını görüyorum, birçok kişi de görüyor, bu ülkeye Demirel zihniyetinden hayır gelmemiştir, tabanın da bunu görmesi lazım” demişti.

Bitirirken,

Diyanet İşleri Eski Başkanı Mehmet Görmez, deprem konusunda ''Allah'ı suçlayan'' hocalara çağrı yaparak ezber bozmasını da önemsiyoruz. Ne diyor Görmez, ''Artık binaya girmenin adabından önce bina yapmanın farzlarını konuşalım. Şehre girme duasından önce şehirler kurulurken işlenen haramları anlatalım.''

Yani, dikey mimariyle ilgili de bir şeyler söyleyin, tarım alanlarının talanına da itiraz edin. Boşalan, doğu ve güneydoğu şehirlerine, batı kentlerinden tersine göçle başlatılmasının öncüleri olun, halkı reklamlarla aldatan, kandıran, beton binaların içinde oturmaları için oluşturdukları algılar sayesinde kredi çektirenleri de azarlayın. Bir çıkış yapın, bir kereliğine de olsa Musa olun, İbrahim olmayı deneyin.

Haydi, elinizden tutan mı var…