Acayipliklerin azalacağına çoğaldığı, liyakatin zirve yapması gerekirken yerlerde süründüğü süreçler yaşamaya devam ediyoruz.

Sevinçten ağlayanların azalıp, mağdur edildiği için ıstırap çekenlere şahit oluyoruz!

Her geçen gün bozulan, çürüyen, artan, uyuşturucu, sanal kumar bataklığında çırpınanları görüyoruz.

Güveni artacağına azalmış, hayal kırıklığına uğramış, mağdur edildikleri için strese girip amansız hastalıkların pençesinde kıvrananların ahı arşı titretiyor.

Böyle bir ortamda titremeyenler ya muhalefetçilik veya iktidarcılık oynuyor. Şehrine tiren getiremediği için üzülmek şöyle dursun, özel üniversite PR’lığı yapan pişkinin şimdi saf dışı bırakılması da bir ibret vesikası…

Demokrasi Uzlaşma toplantılarında, günahları görmeyen muhalefetin vekili Türkoğlu ve ekibine en güzel cevabı, Meral Akşener liste ayarıyla verdiğini iyi anlamak lazım, Kazım!

Ruhları, bedenleri, fikirleri ve vicdanları kavuran acayiplikler silsilesi nefes almamızı zorlaştırıyor, hemşiresi, doktoru, mühendisi yurt dışına gidiyor.

Daha çok yeni ve taze, fırsatını kollayan, kollarken yorulan bir gazeteci kardeşim daha ABD’ye uçtu, Chicago’ya kondu.

Böyle bir girişin ardından anlatmaya başlayayım abilerim, ablalarım ve kardeşlerim:

İzmir Karşıyaka adliyesinde görevli bir yargıç hanım, cezaevinde ölen DHPC’ye yakın bir terörist için sosyal medya hesabından “İbrahimler ölmez” şeklinde bir paylaşım yapıyor.

Bunu fark eden gazeteci ve yazar, Akşam’da köşe tutan Emin Pazarcı, HSYK’yı haklı olarak göreve çağıran bir Tweet atıyor. Hâkime hanımın böyle bir adım atmaması gerektiğine yönelik eleştiri yapıyor.

Bu Tweet’ın altına, Bursa’da yaşayan bir vatandaş hakaret içermeyen bir yorum yazıyor. Yani o da Tweet atıyor.

Bu arada başlatılan soruşturma kapsamında yargıç hanım açığa alınıyor.

Çocukları avukat olan hâkime hanım bir süre sonra, açıkta beklemektense, emekli olmayı tercih ediyor.

Ardından ne mi oluyor,

Bursa’da yaşayan ve kendisini eleştiren bir not yazan abimizden şikayetçi oluyor; ardından da dava açılıyor.

Ve tek bir hakaret içermeyen ifadelerine rağmen Bursalı abimiz tazminata mahkûm ediliyor. Sonrasını da anlatmaya devam edelim.

***

Beyefendi, para cezalı mahkûmiyetiyle ilgili Emin Pazarcı’ya mesaj yoluyla durumu izah ediyor ama tek bir cevap alamıyor.

Hakime hanımı eleştiren Pazarcı’nın pazara çıkmasında sıkıntı görmeyen adalet, Bursa’da yaşayan abiyi haksız görüyor ve cezayı yapıştırıyor.

Hakkını aramak için bazı didinişlere giren abimiz, önceki dönem Adalet Baka Yardımcısı Zekeriya Birkan’a, diğer bakan yardımcısına ve AK Parti Bursa’nın bazı vekillerine durumu izah ediyor, gereken yapılacaktır sözüne rağmen, derede boğulma ve hayal kırıklığı yaşıyor.

Attığı Tweet’ten dolayı yargı çarkında boğulmak istenen abimize yaşadığın sıkıntıyı Hakan Çavuşoğlu’na söyleseydin dediğimde, işittiklerim tahmin ettiğim gibiydi.

Bitmedi, mahkumiyetin ardından para cezasını ödemek isteyen, icralardan ürken, üzülen, mevzuyu Allah’a havale eden, havale geçiren abimiz, cezayı ödeyecek adres, kurum ve muhatap bulamaması başka bir curcuna!

Üstüne üstlük, karşı tarafın avukatlarını aradığında kendisine “sana bir dava daha” açılacak, ikisini birden, katmerli ödersin cevabını alıyor.

Dert çok, derdi çözmek için “Türkiye Yüzyılında” dertlenen yok be Kamil!

***

Şimdi kısaca soralım havaya, buluta, dertlenmek şöyle dursun şov peşinde koşanlara:

Bu abimiz yaşadığı mağduriyetten dolayı strese bağlı birtakım hastalıklara yakalanmış, bitap düşmüş olsa bunun hesabını kim verecekti?

Hani devlet babaydı?

Hani kimse üzülmeyecek, büzülmeyecekti?

Yanı sıra, deli dolu birisi olsa, “beni savunan, feryadımı duyan kalmamış” diyerek, intihar etseydi kim sızlanacak, kahredecekti?

Hani düşenin dostu olan, düşkünlerin feryadını duyanların sayısı çoğalıyordu?

Tweet atanlarla ilgili sürek avına çıkan bir kısım icra avukatları, aldığınız komisyonların hayrını göreceğinizi sanıyorsanız fena halde yanılıyorsunuz!

Tabi, adaleti bu yönde tecelli ettirmek için çırpınan iktidarımızın aklı evvelleri, ahları duyan, gören, not alan tek olan “Hakimin” huzuruna çıktığında ne diyecekler çok merak ediyorum! 

Şöyle bir tekerleme var bu memlekette, “devlet unutmazmış!”

Devlet mekanizmasını döndürmeye talip olanların tek derdi ve tasası, bu çatının altında ikamet eden vicdanlı, namuslu, dertlenen, didinen, üretenleri hayallerini yıkmadan, unutmadan çatılarından odalarının içine su sızmasını önlemek için çabalamaktır.

Devlet ve yanı sıra iktidarın işi görevi, dertlilerin derdine mazeret yerine çare üretmek olmalı.

Bitirirken…

Kendisine acizane tavsiyem olacak, AK Parti Genel Başkanvekilliği görevine getirilen Bursa milletvekili Efkan Ala’ya, “Bursa’nın sokaklarını bindirilmiş kıtalar olmadan gezin, caddelerinde tur atın. İnanın yeni yeni yüzyıllarla karşılaşacaksınız.”

Şehrin parasını kent meydanı yutturmacasıyla betona gömen, Osmangazi Belediyesi’nin nurdan, yeşilden uzak, taşlaşmanın çeşitliliğine şahit olacaksınız.

Mesela Efkan Bey, il binasından şöyle yukarıya doğru çarşıya çıktığınızda senelerdir atıl, yıkık duran, Fidan Han’ın kahreden görüntüsü için size anlatılanları bir kez daha hatırlayacaksınız.

Kapalı Çarşı'nın çarşılıktan çıktığına, kuyumcuların ablukasında inim inim inlediğine şahit olacaksnız. 

Tek amacım “ala” olanı hatırlatmak AK Parti’nin Bursa vekili Efkan Ala