Boğaziçi’nin en geniş cepheli ve manzarasıyla ruha şifa veren yalılarından Kıbrıslılar Yalısı’nın üçüncü kuşak temsilcisi Tevfik Bey Babıali baskınında hayatını kaybeder.

Kara haber tez duyulur derler ya Kıbrıslı Tevfik Bey’in ölüm haberi de daha akşamına varmadan yalıya ulaşır. Kimse inanmak istemez. Öldü mü ölmedi mi diye soru işaretleri şaşkınlıkla örülmüş zihinleri sarıp sarmalar.

Tevfik Bey’in kıymetli eşi Mevhibe Bebek, Kıbrıslıların dayızadesi Feride Hanımı alarak bir sandala atlar, Bebek'e geçer. Oradaan bir araba ile ver elini Babıâli. Yazık ki yazık, her haber Tevfik'in ölümünü doğruluyordur.

Tevfik'in acısı yalının üstüne bir ölüm sessizliği serpmiştir. Çevrede hafiye oğlu hafiyeler. Bunlardan biri, bahçıvan çırağı olarak, yalıya bile kapılanmıştır. Kıbrıslılar onu biliyorlar, ama seslerini çıkarmıyorlardır.

***

Kara haber gazetelerde bir kaza kurşununa bağlanarak veriliyordur. Yalıdakiler, hiç değilse Tevfik'in ölüsünü almak isteğindedirler. Bir gün önce Mevhibe Bebek ile Feride Hanım Babıâli'ye gittiklerinde, durumlarına acıyan yaşlı bir adam, onlara vurulanların bir muşla Selimiye'ye götürülüp gömüleceklerini söylemiştir ama bu, hiçbir şey demek değildir.

Dikkat, dikkat! Artık lamı cimi yok, Yahya Kemal iyisinden iş başındadır.

Arkadaşının ölüsünü aramak görevi ona verilmiş, o da şafak vakti Kandilli ‘den şehre inmiştir. Ölüyü kimden soracağını düşünürken karşısına İttihak ve Terakki’nin önde gelen subaylarından ve Bâb-ı Âli Baskını öncesi halkı galeyana getiren hatiplerden birisi olan Ömer Naci çıkar. Sağında ‘Silah’ gazetesinin sahibi (-ki adını da buradan almıştır) Silahçı Tahsin, solunda fedai Eyüp. Şairimizi görünce üzünçlü bir yüz takınır. Tevfik'le yakın arkadaşlığını biliyordur. Kendine özgü şımarıklığıyla gelir, Şairimizin koluna girer. Girmesinin tezine de sözü Tevfik'e getirir:

“İhtilalin cilveleri bu! Hep en iyileri yere serilir. Tevfik'i namusu öldürdü. Ben de senin kadar yandım, inan. Ah, neye o saat oradaydı? Fransız İhtilali tarihini birlikte okuduk. İhtilalin cilveleri böyledir. Sen benden iyi bilirsin.”

***

Ömer Naci, laf kesiyor da kesiyordur.

Yahya Kemal onu uzun uzun dinler. Sonunda bir zamanki arkadaşlıkları adına, Tevfik'in ölüsünü bulmak için yardımını ister.

Ömer Naci mırın-kırın üzerine çalışmaya başlar.

Yahya Kemal onun duygulu yanını tanımıştır. Fransız İhtilali tarihinden birkaç örnekle serzenişte bulunur. Bunlar hemen etkisini gösterir. Ölüyü almaya söz verir.

İki eski Paris yolcusu şimdi Köprüden Bahçekapı'ya doğru yürüyorlardır. İş Bankasının ordaki Sebil'in yanına geldikleri vakit, deminden beri konuşmalarını dinlemiş olan Silahçı Tahsin Yahya Kemal'in kulağına doğru eğilerek der ki:

“Boşuna yoruluyorsunuz Beyefendi! Bu sabah Süleymaniye mezarlığına gömdüler.”

Oh! Ömer Naci sözünden kurtulmuştur.

Yahya Kemal ise doğru Süleymaniye Mezarlığına koşar.

Şairimizin deyişiyle, işin ne aslı, ne de faslı vardır. Şairimiz bal gibi atlatılmıştır. Sözün kısası, ölüyü bulmak Aziz İstanbul şairine bir dert olmuştur.

***

Her sabah yeni bir çareye başvuruyor, her akşam yalıya eli boş dönüyordur.

Hah, Tevfik'in İsmail Hakkı Bey adında, Mekteb-i Harbiye'den bir arkadaşı vardır. Cafer Tayyar Beyin kardeşidir ve de Selimiye komutanıdır. Yahya Kemal bir de onun karşısına çıkar.

Yahya konuşur, o kem-küm çeker. Yahya konuşur, o kem-küm çeker. Sonunda Yahya'nın tepesi atmıştır:

“Tevfik'in Loti ve Claude Farrere gibi yabancı dostları da var. Bu büyük insanlar Türkleri bugünlerde bütün dünyaya karşı savunuyorlar, yarın da İstanbul'a gelecekler. Onlar sizin gibi değil, vefalı dostlardır, Tevfik'in mezarını ararlar. Bu biçimde gizli tutulduğunu haber alırlarsa, hepimiz üzerine çok çirkin bir düşünceye varırlar.”

***

Bu sözler Selimiye Komutanının kafasını bulandırmıştır:

“Beni üç gün sonra, yine burada görmeye geliniz.”

3 uzun gün! Tevfik'in mezarı belirlenmiştir.

Karacaahmet'te, suterazisi olan köşeye yakın bir yerdedir. Yalıdakiler yeniden ağlamaya geçmişlerdir.

Olsun, hem ağlıyorlar, hem de Tevfik'in mezarı bulundu diye seviniyorlardır. Ertesi gün Yahya Kemal oraya Şevket'i de götürür.

Bir gün, iki gün. Bizimkilerin içine bir erik kurusu düşer: Tevfik gerçekten o mezarda mı?

Şevket, mezarı açtırmayı aklına koymuştur.

***

Hükümet yolundan bunu sağlamak olanaksızdır ama Halit Bey bir şeyler yapar. Mezarcılarla anlaşmıştır. Bir akşam, hava kararınca, mezarı açtırabilecektir.

O akşam, o saat gelir. Şevket, Yahya Kemal, Halit Karacaahmet'tedirler. Bundan sonrasını Yahya Kemal anlatsın ki tüylerimiz diken diken olsun:

“Mezarcılar geldiler, bizden yapacaklarını saklı tutacağımız üzerine söz aldıktan sonra işe giriştiler. Biz, arkamızı birer mezar taşına dayamış, işin bitmesini heyecanla bekliyorduk. Uzaktan gördük ki, mezar taşını kaldırdılar. Baş mezarcı bize işaret çekti. Mezarın başına geldik. Biraz sonra kabirde yatan bir cesedi beline kadar açtılar. Ceset mürekkeple ovulmuş gibi siyahtı. Siyah tunçtan bir heykele benziyordu. Ben Tevfik'i tanıyamadım. Ama kardeşi Şevket hemen tanıdı: «O ! Kendi!» dedi. Kardeş, kardeşin çıplak vücudunu ne kadar değişse, doğal bir aşinalıkla tanıyabilir. Ve cesette iki kurşun yarası görünüyordu. Biri sol gözün buruna yakın çukurunda, biri de göğüste, sol memenin üzerindeydi. Yaralarda kurtlar kaynaşıyordu. Bir süre Tevfik'in yüzüne baktık. İçimizde bunun son görüş olduğu duygusu vardı. Mezarcılar artık kabri kapayacaklarını bildirdiler. Şevket bir türlü ayrılamıyordu. Onu güç çektik.

Bu olaydan sonra Şevket Bey tutuklanır.

Bir gün, sabahın köründe, yalı basılır. Mektubu arayacaklardır. Kısa sürede odalar, salonlar, sofalar tanınmaz duruma gelmiştir. Çekmeler, dolaplar boşaltılmış, çamaşırlar, çarşaflar oraya, buraya atılmıştır. Nedir, aramalar hiçbir sonuç vermez. Mektup bulunamamıştır. Gelenler Şevket'i tutuklamaktan başka bir yol göremezler.

***

Sabahın o kör saatinde Yahya Kemal'le iki damat da yalıdadırlar. Onlara dokunmazlar.

Görüyorsunuz ya ey okur! Türk şiirinin baş tacı şairlerinden Üstad Yahya Kemal’in sadece kalemi değil yüreğindeki sevgisi, vefa duygusu da büyüktür.

Bizler, şairliği ve koca yürekliliğiyle kendisinden sonra gelen birçok şair ve yazara ilham kaynağı olan Üstad Yahya Kemal’i saygı ve rahmetle anıyoruz…