Kendisini hedef gösterenlerin algı operasyonu yaptığını dile getiren Nurgül Yaşadır, Turist Rehberleri Birliği’nin  (TUREB),  başörtülü olmasından dolayı isim vererek ifşa ettiğini belirtti.

Dava açmaya hazırlanan ve başından geçenlerle ilgili bir tekzip yayınlayan Nurgül Yaşadır, TUREB yetkililerinin sorumsuz davranışlarıyla ilgili şu ifadeleri paylaştı:

“Hayatımda en son gündeme gelmek isteyeceğim şekilde gündeme geldim. Öncelikle bu ülkenin bir genci, sorumluluk sahibi bir bireyi olarak yapılan linç girişimleri karşısında çok ama çok üzgünüm ve kırgınım. En çok da ülkem adına üzgünüm. Çünkü  birbirine tahammülü bu kadar azalmış bir toplum içerisinde, huzur inşa edilebilir mi?

Bahsi geçen iddialarla alakalı, tek tek açıklama yapacağım. Olur da unuttuğum bir şey olursa, buradan yazmaya yine devam edeceğim. Bu tekzibi kırmak ya da incitmek için değil,  kendimi ifade etme gereği hissettiğim için yazıyorum.  Çünkü insan doğası sevgi ve anlaşılmak üzerine kuruludur. Ben de zayıf bir ihtimal de olsa anlaşılmayı umuyorum…

KILIÇDAROĞLU MEDENİ ŞEKİLDE CEVAP VERDİ

Öncelikle Babala TV Ekibine tekrardan teşekkür ediyorum, bize kendimizi ifade etme olanağı verdiği için. Bugün bu tekzibi yazmak zorunda kalmasaydım,  gözlemlerime yer verecektim. Sn Kılıçdaroğlu, gayet medeni ve dürüst bir şekilde, sorulara cevap verdi. Zor bir program medeni bir şekilde tamamlandı. Fakat sonrasında, muhalif medyanın yaptığı  bağlamından koparılmış paylaşımlar, muhalefete ciddi bir şekilde zarar veriyor. Çünkü kazanılması gereken kararsız seçmen, bu sosyal zorbalık karşısında endişe duyup uzaklaşıyor. O nedenle bu girişime muhalif tarafın sessiz kalmaması ve müdahale etmesi onların kazanımına olur.

SINIFTA KALIRIZ

Sosyal medyada hayatımda ilk defa linç ile karşı karşıya kaldım ve bu sosyal zorbalıktır. Buna sebep olanlarla, hukuki mücadelemi başlatacağım. Her ne kadar öfkeli olsam da, hakkaniyetli olmak adına, toplumun büyük bir kesiminin anlamadan ve dinlemeden bu yola tevessül etmesini psikolojik olarak irdelemek lazım. İnsanların tanımadıkları kişiler hakkında ahkam kesmeleri, hakaret ve tehdit etmeleri ne insani ne vicdanidir. Karşısında ki kişinin de bir özel yaşamı olduğu göz ardı edilerek yapılmış sorumsuzca bir tavırdır. Eğer bu tutumlardan vazgeçmezsek, biz  gerçekten medeni toplum olma yolunda sınıfta kalırız.  O nedenle, konunun uzmanı psikologlar bir açıklama yaparsa ben de öğrenmiş olurum.

İNSANLARI AYRIŞTIRMAYA ÇALIŞIYORLAR

İlk olarak ifadelerime yer vermek istiyorum. Ben gerçekten yaşadığım bir olay üzerinden, haklı endişemi dile getirmeye çalıştım. Bunu genel olarak bireysel hak ve özgürlüklerimiz kapsamında ele alarak değerlendirmek istedim. Yanlış anlaşılmaya sebep vermemek için Atatürkçülerden özür diledim. Fakat buna rağmen,  konu bağlamında koptu. Öncelikle bir kadın olarak, Atatürk’e çok şey borçlu olduğumuzun farkındayım. Dolayısıyla Atatürkçülük üzerinden insanları ayrıştırmaya çalıştığım söylemi, benim gerçeğimi yansıtmamaktadır. Dileyen bu şekilde düşünmeye devam edebilir.  Ben daha önce parti teşkilatlarında ve farklı siyasi çalışmalarda bulunduğuma değindim. Benim kişisel hesabımdan ve parti teşkilatının paylaşımından fotoğraflar alıp, karadeliğin sırrını çözmüş  gibi paylaşım yapan şahıs ve kurumlar,  bunun için kendinizi yormanıza gerek yoktu. İsteseydiniz ben zaten verirdim.

KAĞIT BARDAK VE GÜVENLİK

Aylar önce bir özel işletmede, elimde ki karton bardakla çekilmiş fotoğrafıma kadar beni linç eden arkadaş, o gün o bardağı evime kadar elimde getirdiğimi biliyor musun? Burda ki tek haklı yorum, karton bardak yerine neden başkasını tercih etmediğimdi. Öncelikle orası bir işletme, dışardan bir bardakla girmem etik olmayabilir. İkincisi orada ki ürünler bana pahalı geliyor. Ve sıklıkla gitmediğim için almayı tercih etmedim. Ama bu konuda uyardığınız için de teşekkür ederim. İşletmenin böyle bir uygulaması varsa, kendi bardaklarını sürekli olarak yanımda taşıyabilirim. Bu konuyla alakalı son yorumum, kağıt bardakla beni güvenlik içeri almadığı için, ben fazladan bardak kullanmak zorunda kaldım. Eğer kağıt bardakla içeri girseydim, almayacaktım. Bu konuda bilinçli insanlar beni anlıyor zaten. Ama arabanın camından rastgele dışarı atık veya çöp atan topluluğun, benim gibi insanların hassasiyetini anlamamasını anlıyorum. Muhtemel bir kuraklıkla karşı karşıya kaldığımızda, bizi dikkate almadıkları için umarım pişman olurlar. Zira o zaman hepimiz için geç olacak.

ACENTE BİLGİLERİNİ BENİMLE PAYLAŞMAK İSTEMEDİLER

Ben cümlemde, turist rehberliği öğrencisi olduğuma değindim. Sektörün içinde olanlar, muhtevasını anlayabilir. Olmayanlar da araştırabilir. Benim o gün  yapmış olduğum görüşmede, aynen programda kullandığım ifadelere yer verilmiştir. İnanmayanlar için soruşturma başlaması durumunda, ses kayıtları ortadadır. Bu olayın akabinde,  acentaya dava açmak isteyen  ve bu süreçte beni destekleyeceğini beyan eden kişiler oldu. İş yoğunluğumdan dolayı, gerekli açıklamayı yapmakta geciktim. Akabinde bu haberler sosyal medyada dolanınca, toplu açıklama yapmak adına tekzip yazmayı uygun gördüm. Acenta  adına görüşen kişiyle iletişim kurdum  fakat acentanın bilgilerini benimle paylaşmak istemediler. Yüz yüze görüşme talepleri oldu, kabul ettim fakat kendileri  yine gelmediler. Dolayısıyla dava açacağımız resmi bir muhatapımız olmadığı için cevap veremedim. TUREB’in öğrenci olduğumu beyan ettiğim için soruşturma açacağı bilgisi iletildi tarafıma. Ben de karşı dava açmak için beklemeye koyuldum.

İSMİMİ ALENİ İFŞA ETTİLER

TUREB’in  yapmış olduğu resmi açıklamaları takip ettim. Bu süreçte beni en çok üzen ve yaralayan TUREB’in aleni bir şekilde ismimi ifşa etmesi olmuştur. Ne yazık ki bir süredir karşı karşıya kaldığım linç girişiminden dolayı, sosyal medya hesaplarını askıya almıştım. Fakat TUREB’in ismimi aleni bir şekilde beyan ettiğini gördükten sonra hemen kendilerini aradım. Mesai saatleri dışında olduğu için ulaşamadım. Bu yazıyı da zaten  ileteceğim kendilerine.  Öncelikle hukuk önünde karşı karşıya geldiğimiz zaman benim veremeyecek bir hesabım yoktur. Benim adımı ifşalamak, sorumsuzca bir davranıştır. Kişisel alanıma yapılmış bir müdahaledir. Dolayısıyla TUREB bir soruşturma başlatmasa bile, bu tutumundan dolayı hukuk önünde karşı karşıya geleceğimiz aşikardır. Benim yasaları ihlalim doğrultusunda bir suçum varsa, ben bunun cezasını elbette öderim. Bunun yöntemi de gerekli yasal süreci başlatmaktır. Benim ismime kadar ulaştılarsa, zaten iletişim bilgilerimi bulmak da zor olmazdı. Öncelikle arayıp benim beyanımı dinleselerdi, ben olayı aleni bir şekilde paylaşırdım.  TUREB benim  kaçak rehberlik yaptığımı beyana dayalı olarak ispat edemez. Hayatım boyunca inandığım değerler doğrultusunda yaşamış birisi olarak, ben olayın aslını kendileriyle zaten paylaşırım. Ama adımı haksız kazanç elde eden, siyasal  islamcıya çıkarması sadece şahsıma yönelik değil,  belli bir inanca sahip herkesi  töhmet altında bırakır. Kaldı ki, bir haksız kazanç elde ettiğim tespit edilirse, ben zaten gerekeni yaparım.  Bu hususta yasal bir yaptırım olursa, ben bunu kabul ediyorum zaten.

ÖĞRENCİLERE TEKLİF GÖTÜRÜYORLAR

Yasalara saygılı bir birey olmam, onları sorgulamayacağım anlamına gelmez. Özellikle aprandi olarak çıkan piyasada bir sürü insan var. Eğer yasal değilse, toplum düzeni için yasa neyse o uygulansın. Fakat sistemin sağlıklı işlemesi  için talep ve istekler dikkate alınmalıdır diye düşünüyorum. Gelen yorumlardan gördüm ki, aprandi olarak çıkan bir kısım deneyim edinmek için çıkmaktadır. Staj süresince de bu imkanlar olmaktadır. Bazı acentalar piyasada kokartlı rehber olmadığı için öğrencilere teklif götürdüğünü beyan etmektedir. Burada daha ucuza mal etmek için acenta bu tercihi yapıyor olabilir. Bu turlar genelde, kişinin yaşadığı şehirde ve tek günlük olmaktadır. Dolayısıyla eğer acentalar gerçekten bu konuda sıkıntı yaşıyorsa, piyasada bu işi yapanların  talebi dikkate alınıp, bölgesel rehberlik  gibi il bazında, günlük turlara eşlik etmelerine fırsat verecek  bir çözüm geliştirebilir. Lütfen kaçakçılığı savunuyorum gibi bir algı oluşmasın, sadece kaçak rehber konusunda sahada ki taleplerden gelen bir öneridir.

YASALARI İYİLEŞTİRMEK GEREKİYOR

En iyi mücadele, yasaları iyileştirmekle gelişebilir. Ben zaten okulumu bitirmek üzereyim, kokartı almak için önümde ki ilk aşamayı tamamlamış olacağım. Fakat kaçak  rehberlik  TUREB için önemli bir konuysa, bu yola tevessül edenlerle diyalog geliştirmelidir. Nacizane fikrimdir, kimse katılmak zorunda değil. Eğer  insanlar kaçak rehberlik yapıyorsa, kuruma duyulan güven kaybının da etkisi vardır. Geçmiş yıllarda TUREB’in Portekizce dil sınavında, komisyona 30.000 lira gibi bir para verip, kokart almakla övünen rehberi varsa ben tabi ki güven kaybı yaşarım. Bu bana elbette yasaları yok sayma hakkı vermez ama sorgulama hakkı verir. Ki  yasalar karşısında suçluysam, ben bunun bedelini öderim. TUREB bu iddialara iftira diyecektir muhtemelen. Bu açıklaması  şu yönüyle anlaşılabilir. Ben bu iddiayı ispatlayamam fakat TUREB latin dillerinde kokart alan rehberlerini, kamuya açık bir sınava tabi tutup, hepimizin endişelerini  giderebilir. Eğer ilgili kişiler, o günden bugüne Portekizce öğrendiyse, kişisel gelişimlerine katkı sağladıkları için kendi adıma mutlu olurum. Yani sonuç olarak, TUREB diyolog dilini kullanarak, bizi temsil eden bir kurum olarak  beni suçlamak yerine dikkate almalıdır.

BENİMLE İLETİŞİME GEÇMEDİLER

Ben TUREB’in benim ismimi yayınlamak yerine, olayı dinlemek için benle iletişime geçmesini beklerdim. Çünkü bu konuşmadan sonra bana özellikle sektörde çalışan kadınlardan çok fazla mesaj geldi. Dini hassasiyeti olan kişiler alkolik ortamlara girmekten çekinebilir diye, seküler gruplar tarafından istenmeyebilir. Bu kişiye ifade edildikten sonra, iletişim yoluyla çözülebilir. Aynı şekilde sektörde olan açık kadınlar da, etek boyu kısa ya da kırmızı ojesi var diye muhafazakar gruplar tarafından istenmediğini  bana iletildi. Benzer baskının, farklı gruplar tarafından yapıldığına şahit oluyoruz ne yazık ki. Yani çok üzücü bir şekilde, sosyolojik bir gerçekle karşı karşıya kaldım.  Bu kadınlar üzerinde mevcut fakat dile getirilmemiş bir sorun olduğunu göstermektedir.  TUREB’den beklentim, kadınlara yönelik sergilenen bu tutumlar karşısında, hepimiz adına ortak hareket etmesi  ve kamuoyu vicdanını harekete geçirmesi olurdu…

CEHALETLE ÇOK ZOR

TUREB benim ismimi neden ifşaladı bilmiyorum. Sayelerinde sosyal medya hesabımda almadığım beddua kalmadı. Üstüne tehdit içeren yorumlar da var. Eğer bilinçli bir tavırsa bu politiktir. Değilse, bu sorumsuzca bir tavırdır. Öncelikle kadınların sokakta kılıçla öldürüldüğü bir toplumda, beni hedef göstermesi  akıl almaz bir durumdur. O nedenle yine de ilk seçeneği tercih ederim. Çünkü kötülükle mücadele edebilirsiniz belki ama cehaletle çok zor…

İSTİFA ETMEK ERDEMDİR

TUREB’in her şeyden önce,  İssias Otel hakkında benim gibi konuyu hassasiyetle takip eden kişilere bir açıklama borcu var. Çünkü alttan dersim olduğu için bölge gezisine  katılamadım. Eğer katılsaydım ve o gruba denk gelseydim, bugün bana küfür kıyamet hakaret edenler ah vah ediyor olacaktı. Otel hakkında bir sürü şaibe kamuya açık bir şekilde ortada dolaşırken, konunun takipçisi olmak yeterli midir? Her ne olursa olsun,  bu otelde kaç tane insan hayatını kaybetti. TUREB yetkililerinin bu otelde konaklama kararını vermiş olmaları sebebiyle, kamu  vicdanına karşı kendilerini sorumlu hissetmesi gerekmez mi? Kaçak rehberlik kadar önemli bir konu değil midir hayatını kaybeden insanlarımız… Ben  dolaylı veya doğrudan, bilinçli veya bilinçsiz buna sebep olan vicdan ve akıl sahibi her yöneticinin, istifa etmesi durumunda samimiyetine inanırım. Çünkü, kendi yetersizliğini kabul edip istifa etmek bir erdemdir ve olgu toplumları ilerletir.

O SİTELERE DAVA AÇACAĞIM

Benim turist rehberliği bölümüne ilgim, gezmeyi seviyor olmamdan gelmektedir. Bu nedenle teknik bilgimi artırmak istedim. Yani ben belki de hayatımın geri kalanında, belki de hiç rehberlik yapmayacağım. Ama TUREB’in beni hedef gösteren  bu tutumu beni gerçekten üzmüştür. Son olarak bizi temsil eden TUREB’le birlikte, solcugazete,  postmodeern, onedio haber sitesi ve diğer çok takipçili hesaplar hakkında, hukuk önünde haklı davamı başlatacağım. Çobansız köyde değneksiz gezmeye devam edebilir kendileri. Fakat etik ve ahlaki bir haberciliğin ülkemizde oturması için bu adımı atmaktan geri kalmayacağım. Ne yazık ki toplum olarak yalan duymayı seviyoruz ve doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar gibi atasözleriyle de bunu destekliyoruz. Fakat benim hukuk önünde veremeyeceğim hesap yoktur.  Ülkenin bir genci olarak kırgın ve üzgün olsam da, adalete olan inancımı yitirmeyeceğim!..

Kamuoyuna saygılarımla sunarım.

DAHA GÜZEL BİR GELECEKTE, DAHA GÜZEL KONULARI KONUŞAMAMIZ TEMENNSİYLE…”

Editör: Bilal Kayaaltı