Ülkede deprem olur, insanlar enkaz altında kaldığında olması gereken gündem, tabii ki depremdir!

Ama vatandaş tam depreme yönelmişken bir açıklamayla acılarıyla baş başa bırakılırlar.

Siyaset depremin önüne geçtiği için de ölen öldüğü ile kalır; maalesef böyle bir ülkede yaşıyoruz...

Ne yazık ki, geçtiğimiz haftanın gündemi Bursaspor-Amed müsabakasıydı.

İlk maçta çıkan olaylar hafızalara kazındı, ardından Bursa’ya taşındı, kaşındı!

Ne var ki, gerekli önlemler alınamadı, bazı karanlık eller, gencecik çocukları provokasyona itti.

Sahaya mermi atıldı. Patlayıcılar patlatıldı, pet bardaklar yağdı. İşi sahaya çıkıp takımına 3 puanı kazandırmak olan yeşil beyazlı bazı oyuncular, rakip takımın futbolcularıyla tartıştı.

Oldum olası Bursaspor’a karşı negatif bir tutum sergileyen TFF, 9 maç seyircisiz oynanmak koşuluyla orantısız bir ceza verdi.

Hatırlatmak gerekirse,

Göztepe ile Altay arasındaki müsabakada yaşanan olaylarda bir taraftarın suratı parçalanmış, maç yarıda kalmış ve sarı kırmızılı kulübe 4, siyah beyazlılara ise 6 maç seyircisiz oynama cezası verilmişti.

Ne hikmettir bilinmez, Bursa’dan TBMM’ye giden iktidarın ve muhalefetin 20 vekili, her siyasi hadiseyle ilgili öngörüde bulunurlarken, maçın içinde, öncesinde, sonrasında yaşanabilecek hadiseleri tahmin edemediler.

Oysa bu maç, çok hassa ve kritikti. Perde arkasında duran birileri gençleri adeta gaza getirme telaşındaydı. Sağır sultan bile bu alçakların kıpırtısını duydu ama şehri yönetenler gevşek davrandı.

Nasıl mı, 90’lı yıllarda doğu ve güneydoğuda işlenen cinayetlerin ele başısı “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın posteri tribünde açıldı. Hemen yanında ise, "Beyaz Toros" pankartı vardı.

Bu afişler polise, özel güvenliğe rağmen içeriye nasıl girdi?

Bursaspor rakibini 2-1 yendi ama olaylar galibiyetin önüne geçti.

Sosyal medyada “Yeşil” pankartları dolaşmaya başladı.

Bazı milletvekilleri ile birlikte İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamaları sonra taraftarlar gözaltına alınmaya başlandı.

Salı günü yapılan gurup toplantısında Devlet  Bahçeli, sarf ettiği sözlerle adeta Cumhur İttifakı’na doğu ve güneydoğuda oy kaybettirecek sözler sarf etti.

Bu çocukları kullanan, yönlendirenler, vatan millet edebiyatı yapanlar, sosyal medya hesaplarından provokasyona devam ederken, yaşları 18 ile 23 arasında değişen, başlarına nasıl bir belanın geleceğinden habersiz gençler gözaltına alınmaya başlandı.

Bazılarının hakkında işlem yapıldı, denetimli serbestlikler oldu. Açılacak davalarda söz konusu.

Tek amaçları Bursaspor sevdası olan bu çocuklar, Adliye’de yargıca hesap verirken, anne- babaları dışarıda gözyaşı döküyor, dua ediyorlardı.

İşin bir başka garip yanı ise, mahkeme kapısında kendilerini savunacak Bursaspor Kulübü’nden tek bir yetkili olmamasıydı.

Şimdi sıkı durun, tribünde açılan “Beyaz Toros” paçavrasını çizen gencin anlattıkları karanlığın koyuluğunu ortaya koyuyor.

Ne söylenirse yapan, neden yaptığını bilemeyen genç, o pankartla ilgili olarak:

"Abi bende bilmiyorum ne anlama geldiğini, abiler sen çiz, maçta aç gerisine karışma dediler. Bugüne kadar birçok koreografi çizdim. Bunu niye çizdim veya çizdirdiler hala anlamış değilim."

Durum bu, ister şok olun, isterseniz boş ver deyip, umursamayın.

Ama toprak ayağımızın altında kayıyor, gençler bir takım grupların, adamların ellerinde hayatları karartılıyor.

Bir noktaya dikkat çekeyim.

AK Parti’nin Ankara’daki çok önemli bir siyasetçisiyle görüştüğümde, gözaltına alınan gençlerle ilgili olarak bana şunu söyledi, “Bursa’daki yargıçları, savcıları etkili, yetkili kişiler arayarak, daha tutuklama yok mu?” dediklerini iddia etti.

Riyakar ve dalkavuk STK’lar bir kenara bırakarak,

Bursa’yı seven, bu şehir için dertlenen kim varsa, gençliğin yok edildiğini farkına vararak, adım atılması lazım. Gönüllü Kuruluşlar ile bir araya gelen Bursa Müftüsü Yavuz Selim Karabayır, şehrin sokaklarındaki feryatları, selamsızlığı, asık suratları görmek, duymak için neyi bekliyor doğrusu merak ediyorum.

Ne olur, evlatlarınıza sahip çıkın, durum çok vahim!