Allah Teâlâ tarafından eğitici bir model ve öğretmen (muallim) olarak yetiştirilen Hazreti Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, insanlara hitap ederken ruh ve duygu dünyalarını, akıl ve anlama yeteneklerini dikkate alırdı. Bu yönüyle o, bir eğitimcide bulunması gereken tüm özellikleri taşımaktaydı. Öncelikle öğretmen öğrencilerini sevmeli ve değer vermelidir. Bu takdirde eğitimde daha başarılı olacaktır. Hazreti Peygamber (s.a.s.), insanlığın kalbine ve gönlüne hitap etmiş onlara değer vermiştir.

Hazreti Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, İslâm'ın tebliğini yapmak ve insanlara yol göstermekle sorumluydu. O görevini yerine getirirken hassastı ve insanların gönlüne hitap ediyordu.

Eğitimcide iki özellik aranır:

İnsanların güzel istidatlarını geliştirmek ve olumsuz taraflarını kontrol altına alabilmelerini sağlamak için terbiye etmek.

İnsanlığın kurtuluşu ve toplumun düzeni için Allah'ın emirlerini anlatmak. Hazreti Peygamber (s.a.s.) görevini yaparken, bunları dikkate alır ve insanlara tebliğ yapardı.

Hazreti Âişe (r.anhâ); " Hazreti Peygamber (s.a.s.)'in tüm huylarının ve ahlâkının bizzat Kur'an olduğunu haber veriyor. Bu yönüyle o her an eğitim ve öğretim faaliyetinin içinde yer almaktaydı. Kendisine gelen vahiyleri her sene Ramazan ayında Cebrail (a.s.)'e arz eden Hz. Peygamber (s.a.s.), kendisi de İlahî öğretimden geçiyordu. Dolayısıyla onun eğitim ve öğretiminin temelinde Allah’tan öğrendikleri vardı ve o buna göre hareket ediyordu..."

Eğitime önem verirdi

Mekke döneminde, insanlar dine tamamen yabancıydı ve Müslümanlar tebliğ yaparken müşriklerin baskılarına maruz kalıyorlardı. Bu süre içinde Hazreti Peygamber (s.a.s.) her fırsatı en iyi şekilde değerlendirmiş ve insanların vahiyle tanışmalarına büyük önem vermiştir. Hazreti Peygamber (s.a.s.), Erkam'ın evinde başlayan bu süreci insanlarla ilişkilerine de taşıyor ve özellikle cemaatle kılınan namazlarda Kur'an'dan âyetler okuyor, Müslümanları hem kıraat konusunda hem de vahyin içeriği konusunda bilgilendiriyordu.

Hazreti Peygamber (s.a.s.), Habeş İmparatoru Necaşî'ye yazmış olduğu mektupta, kralı hem İslam'a davet ediyor hem de İslâm'ı tanıtan âyetleri ona gönderiyordu. Hazreti Peygamber (s.a.s.)’in İslâm'ın tebliği için gayr-i müslim krallara yazdığı mektuplar bilinmektedir. Efendimiz (s.a.s.), bu mektuplarla bu kişilerin İslâm'la tanışmalarını sağlıyor ve tebliğ yapıyordu. Cuma ve Bayram hutbelerini ise Sahabenin Kur'an'ı öğrenmeleri için bir vasıta olarak görüyordu. Bu süre içinde ayetleri okuyor ve insanların Allah'ın emirlerini tanımalarına ve anlamalarına yardımcı oluyordu.

Hazreti Peygamber (s.a.s.), Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere'de İslâm'ın tebliğini yapıyor ve bunun için Kur'an öğretmenleri gönderiyordu. Mü’minler Medine-i Münevvere’ye hicret etmeye başladıklarında Musab B. Umeyr (r.a.) de hicret etmiş ve buradaki Müslümanlara Kur'an öğretmiştir. Medine-i Münevvere'ye hicret eden kimseler için Hazreti Peygamber (s.a.s.), öğretmen gönderiyor ve onlara dinlerini öğretmelerini sağlıyordu. Hazreti Peygamber Mustalik oğulları Kabilesi İslâmiyet’i kabul edince onlara Kur'an öğretmeni olarak Abbad b. Bişr'i tayin etmişti. Bununla beraber Hicret’in dokuzuncu yılında Tevbe Sûresi’nin ilk bölümünde âyetler nazil olmuştu Peygamberimiz bu ayetleri Mekkelilere duyurması için Hazreti Ali (r.a.)’yi görevlendirmişti. Allah'ın emirleri Hazreti Peygamber (s.a.s.)'in aracılığıyla topluma öğretilmiş ve bir sevgi toplumu ortaya çıkmıştı.

Hz. Erkâm (r.a.)’ın evi

Hazreti Peygamber (s.a.s.) tebliğ vazifesine başladığında, öğretim kurumları yoktu. Ama o günün şartları dâhilinde evler birer eğitim kurumuna dönüşmüş ve öğretim faaliyetleri bu mekânlarda sürdürülmüştür. Bilindiği üzere İslâm'ın ilk yıllarında Dâru’l-Erkâm bu iş için seçilmiş ve bir öğretim kurumu gibi işlev görmüştü. Burada Kur'an âyetleri okunuyor, yazılıyor ve dini bilgiler veriliyordu. Sahabe buraya geliyor ve âyetleri ezberliyorlardı. Hicret’in ikinci yılında Mekke-i Mükerreme'ye gelip Akabe mevkiinde Müslüman olan Medine-i Münevvere’lilerin eğitimini de dikkate alan Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), onlar için Medine-i Münevvere'ye öğretmen göndermiştir. Hz. Erkâm (r.a.)'ın evi bu konuda örnek bir mekân olmuş ve Müslümanlar evlerini birer okula çevirmişlerdir. Bilindiği üzere Hazreti Ömer (r.a.)'in kız kardeşi evinde Taha Sûresi’ni okumaktaydı. Hz. Ömer (r.a.), bu âyetleri dinledikten sonra Müslüman olmuştu.

Müslümanlar Medine-i Münevvere'de güçlenip yönetim faaliyetlerini ellerine aldıklarında çeşitli öğretim kurumları oluşturdular. Bu anlamda Sahabenin Hz. Peygamber (s.a.s.)’in eğitiminden geçirilmesinde en çok kullanılan mekân "Mescid-i Nebevî-Peygamber Mescidi" dir. Ancak bir süre sonra Mescid-i Nebevî bu konuda yetersiz kalınca Medine-i Münevvere'de dokuz mescid daha açılmıştır. Müslümanlar Kur'an öğrenimini, Medine-i Münevvere'de Dâru’l- Kurrâ adlı bir Kur'an okulu açmışlardır.

İlk günlerde, Medine-i Münevvere’de, Sahabenin Kur'an'ı okuma ve anlama için buldukları en önemli mekân Mescid-i Nebevî idi. Ancak daha sonra mescidlerin sayıları arttırıldı ve eğitim çalışmalarına Suffa'da dâhil edildi. Suffa "İlk İslam üniversitesidir. O dönem İnsanlar İslâm'a tâbî olduklarında buraya gelirler ve İslâmî olarak kendilerini yetiştirirlerdi. Kur'an-ı Kerim öğretmek üzere öğretmenler burada vazife görürlerdi.

Kur'an dersi, bazı sûrelerin ezberlenmesi, âyet metinlerinin tefsiri burada verilir ve sahabe ilmi sahada kendilerini yetiştirirlerdi. Medine-i Münevvere’li Cömert Sahabi Sad b. Ubâde (r.a.), Ashab-ı Suffa'dan seksen kişiyi her akşam yemeğe götürerek buradaki ilim talebelerine destek verirdi. Çünkü burada kalanların ekserisinin evleri yoktu ve öğrencilere Medine-i Münevvere’li zengin Müslümanlar destek veriyorlardı.