Bursa benim için kocaman değer ve kıymetli bir hazine.

Şehrimizle ilgili samimi anıları olanlar için de aynı.

Kadim kenti sloganla değil, icraatla, pratikle korunacağını bilmek zorundayız.

Bunun için aidiyet duygusuyla hareket etmeliyiz.

Belki bilmeyenler vardır, Büyükşehir Belediyesi bünyesinde kurulan ‘Mahalle Gönüllüleri’ var.

Bu ekibin tamamına yakını gençlerden oluşuyor ama kapıları herkese açık.

Kimi zaman bir semte ikamet eden yaşlıları ziyaret ederek, ihtiyaçlarını karşılıyorlar.

Bir bakmışsınız ellerinde pankart, çevreye dikkat çekiyorlar.

Kuşlara yem verip, sokak hayvanlarına merhamet ediyorlar.

***

Buradan yola çıkarak, ‘Bursa Mahalle Gönüllüleri’ ekibine acizane birkaç tavsiye, hatırlatmam olacak.

Akşamüzeriydi, Tuzpazarı’na yolum düştü, pazar sakinlemiş, esnaf toparlanmaya başlamıştı. Nereye başımı çevirsem kenara köşeye atılmış, sebze ve meyve artıkları. Gözüm tezgahında enginar satan bir kadına takıldı. Malumunuz, enginarlar satışa sunulurken içi limonlu su ile dolu kaplarda bekletilerek müşteriye pazarlanır. Ablamız sararmış enginar suyu dolu leğeni, 10 metre yakınındaki gidere boşaltması gerekirken, yola döktü. Bu eylemi yapan bir kadın olduğu için çok üzüldüm ve kendisine ‘neden gidere dökmedin ablacım’ diye çıkıştım.

Şimdi…

Geleceğin insanlarını, gelecek nesillerini daha şuurlu hale getirmek için Mahalle Gönüllüleri, Bursa’nın pazarlarında daha ‘temiz Bursa’ algısıyla çevre temizliği yaparak, pazarcı esnafını bilinçlendirebilirler.

Başka ne yapabilirler?

Nasıl ki eskiden, sabah olduğunda herkesin ilk işi sokağının, kapısının önünü süpürmekse,

Şimdi de her yaştan mahalle sakinleri ile sokaklarda, caddelerde temizlik seferberliği başlatarak, ‘temiz Bursa’ vurgusu yapabilirler.

Mesela, mahallelerde unutulmaya yüz tutmuş, şimdinin çocuklarının bilmediği çocuk oyunları oynayarak geleceğin anahtarları olacak yavrularımızı ev hapsinden, teknoloji bağımlılığından, şuur kaybından uzaklaştırmak için kardeşlerini kucaklayabilirler.

Aynı zamanda ebeveynlere de evlatlarının güven içinde kapının, mahallenin önünde oyun oynayabildiğini kanıtlamış, onlara göz kulak olduklarını herkese ispatlamış olurlar.

Bu bilinç öyle kuşatıcı, öyle geniş olmalı ki, kapısının önündeki ağaca tabelası gözüksün diye tuz ruhu döküp kurutanları tatlı bir dille bilinçlendirebilir, yeşilin ne kadar önemli olduğunu hatırlatabilirler.

***

Madem gönüllülük esas, mutluluğu çoğaltmak gerekmiyor mu?

Bu adımlar atıldığında, mahalleliyle diyalog kurmayı akıllarından geçirmeyen, sayıları bir hayli fazla olan memur ve görevlileri, ayakta uyuyan mahalleliyi de silkelemiş olacaklar!

Bu şehrin kaderini değiştirmek bizim elimizde, betonların içine tıkılmış bedenlere ruh ve bilinç yüklemek hepimizin görevi.

Sizlere, ‘Mahalle Gönüllülerinin’ bildirisinden alıntı yaparak veda edeyim.

“Bu şehrin tarihini, güzelliklerini, kültürünü en iyi sen biliyorsun, sen yaşıyorsun. Öyleyse ancak sen muhafaza edebilirsin. Bu şehrin kedisi, köpeği, kuşu ve insanı senden merhamet ve yardım bekliyor. Sen de onlara yardım mı etmek istiyorsun? Bu şehir senin ve bu insanlar senin hem-şehrin. Artık insanların bunları unuttuklarını mı söyleyeceksin? Öyleyse onlara bu şehri ve eski mahallelerin sıcaklığını hatırlatman gerekmez mi? Anlat onlara, bu şehri en küçük mahallelerinden başlayarak nasıl güzelleştirebileceğimizi… Onlara iyiliği anlat. Bir iyilik yap!”

Evet, bir adım atın, yere atılan çöpü alın, Bursa’nın her metre karesinde karşılaştığınız insanlara gülümseyerek selam verin.

Unutmayın, pratik adım atmak, pankart ve slogandan daha etkilidir, devrimin, kuşatıcılığın habercisi, yaşayan ölüleri, uyandırmanın kapısıdır.