Yıllarca önce çalıştığım gazetede, acayip basın bültenlerinden, Bursa’da yaşanan sorunlara duyarsız kaldığı için farklı zamanlarda MHP Milletvekili İsmet Büyükataman’ı eleştirmiştim. Büyükataman’ın danışmanlığını yapan Sinan Ateş’le de bu şekilde tanıştık.

Yüz yüze görüşmemiz Çekirge Murat Hüdavendigar Camii’nin kapısında nasip oldu. Namaz çıkışı sohbet etmiştik. Sonrasında insani adımlarına şahit oldum, yetim ve öksüzlerin yoldaşıydı.

Danışmanlığının ardından Ülkü Ocaklar Genel Başkanı oldu. Görevi uzun sürmedi, 2 Nisan 2020’de istifa etti. Gerekçesi ise, akademik çalışmalar oldu.

Ateş, sosyal medya hesabına şu notu yazmıştı:

“Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı, ömür boyu taşıyacağım en kutsal unvan olacaktır. Ülküdaşlarım haklarını helal etsinler. Bu can bu bedende oldukça Liderim Sayın Devlet Bahçeli’nin ve davamın emrinde olacağım.”

Sinan Ateş, vicdanlı ve ahlaklı bir fani olduğu için, ülkede yaşanan olaylara duyarsız kalmadı, eş, dost sohbetlerinde rahatsızlığını dile getiriyordu.

İlerisi için umut vaat eden biri, potansiyel bir güç olarak görülüyordu.

İstifasının üzerinden iki yıl geçmişti, Mersin Ülkü Ocakları eski başkanlarından Çağrı Ünel, iddialara göre yine aynı davanın mensupları tarafından bıçaklanmış, saldırganlara Ünel silahla karşılık verince, Adana Ülkü Ocakları Başkan Yardımcısı Emrullah Kaplan yaşamını yitirmiş, bir kişi de yaralanmıştı.

Bu olayın ardından, hiç tasvip edilmeyen nefret çıkışları yapılmıştı.

Kanlı olayla ilgili hedefe, ne hikmetse Sinan Ateş konuldu, azmettiren olarak gösterildi!

Ve geçtiğimiz Cuma günü akademisyen Sinan Ateş, tıpkı Necip Hablemitoğlu gibi suikasta kurban gitti.

Muhsin Yazıcıoğlu gibi yalnızlığa itildi.

Ancak taziyeyi çok görenler, bazı şeylerin sorgulanmasının yolunu açtılar.

Olayın ardından Ankara Valiliği, eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş cinayeti faillerinden olduğu değerlendirilen 1 kişi ve olaya karışan 2 kişi olmak üzere 3 kişi gözaltına alındığını duyurdu. Sayı şimdi  5'e çıktı. 

Bu cinayetin üzerindeki sis perdesi mutlaka aydınlatılmalı, kin, intikam ve nefret enjekte edilen tetikçi her şeyi itiraf etmeli.

***

Düşünsenize, İsmet Büyükataman yıllarca danışmanlığını yapan Sinan Ateş’in kefene sarılmış yüzünü görmeye, tabutunu omuzlamaya gelmedi, taziye mesajı bile göndermedi!

Yılbaşı mesajı yayınladı ama taziye dahi paylaşmadığı için tepkiler o kadar çoktu ki Büyükataman’a, yılbaşı mesajının altına binlerce yorum yazıldı, Ateş’in yetimleriyle çekilmiş fotoğrafı da hatırlatıldı.

Tarif etmekte zorlanıyorum, töre ve dava bu olmasa gerek. Senelerce “büyüğüm” diyenin, hürmet edenin cenazesine gelememek.

İsmet Bey, size ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye Hz. Peygamber’i hatırlatmak isterim. O, öyle bir önder ve devrimciydi ki, Mekke’de akrabalarını, vahşice katledenleri, işkenceden geçirenleri, olmadık entrikalar çevirenleri bile, doğduğu şehri feth ettiğinde affetti, kutlu kentte kan akmasına müsaade etmedi.

Türk, İslam sloganı atıp, davanıza hizmet edenin, dul kalmış eşinin ve yetim kuzularının başını okşamamak, acılarını azaltmamayı nasıl izah edeceksiniz?

Sinan’ın çocukları artık baba diyemeyecek, bu acının siyasi bedellerini birçok kişi dillendiremese de, kalbiyle konuşuyor.

Bilmek istemesiniz de, Bursa son yılların en kalabalık cenaze merasimine şahitlik yaptı. Ulu Cami’nin avlusu, Orhangazi Parkı namazgah oldu. Atatürk Caddesi’nde mahşeri insan seli vardı. Setbaşı Köprü tekbirlerle titredi.

Babasının tabutuna sarılan evlatlarının çığlığı, arşın sahibini rahatsız ettiğini unutmayın, körleştirilmiş zihinlerin, bir gün karanlığı yırtacaklarını anlayın artık.

Sinan’ı vurduranlar, sorgulama kapısını açtırdıklarının farkına varamadılar.

***

Gücün zehirlediği faniler de, elden ayaktan düşüyor, dizlerini bağı çözülüyor, yaşlanıyorlar ama pişmanlıkları, gözlerini yumdukları, kulaklarını tıkadıkları gerçekler onların peşini kıyamete kadar bırakmıyor.

Siyasi emelleri olanlar unutmasınlar,

Asıl olan hepimizin amel defteridir.

Gözyaşı döktürdükleriniz ile yüzünü güldürdüğünüz, başını okşadığınız, feryadını duyduğunuz, acısını azalttığınız, sofrasını neşelendirdiğiniz, ekonomisini güçlendirdikleriniz bilmese de, hesap gününün sahibi biliyor.

Ateş’in çorba ikram edip, sohbet ettiği, bayramlarda sevindirdiği bilinmezler ağlıyor, Ulu Cami’nin, Murat Hüdavendigar’ın, Emirsultan'ın Hamzabey Camii’nin güvercinleri ağlıyor.

Sinan Ateş’in yetimleri ve eşi, açlıkla, darlıkla imtihan edilmemeli, karanlığa itilmemeli, yalnız olmamalılar.

Muhammet İkbal’in şu sözüyle bitirelim: “Hatayı, felsefe yapıp doğruyu gösterme. Hızır’ı şarap tuzağına düşüremezsin.”