Hastanede ilk günden sonra biraz biraz olduğum ortamı önce kabullenmiş sonra alışmıştım. Teyzenin özel bakım durumunda hastane personelinden yardım olmadığından her şeyi kendim yapma durumum söz konusuydu.

Refakatçısı olduğum teyze felçli olduğundan en ufak bir hareket edemediği için oldukça güç sarf etmek zorunda kalıyordum. Zavallı kadın külçe gibiydi. Sanki bana inat kendini salıyor ne evire biliyor ne çevirebiliyordum.

Uyanık olduğu zamanlar ve beslenme zamanı 45 derece oturur pozisyona getirirken tekrar yatış pozisyonunda birde bakmışım teyze kaymış ayakları yatağın alt tarafına değiyor. Yukarı çekmek için ya Herkül’ü ya da Zeyna’yı çağırmam gerekirdi ki onlarda kim bilir hangi filim çevirmek için neredeydiler.

Yatağın tam baş tarafına çıkıp yaşlı ve bana hiç destek olamayan teyzeyi koltuk altlarından çekmeye çalıştıysam da başarılı olamadım.

O hastanede kaldığım süre içinde iki kere yardım aldım odada bulunan diğer hasta kadının ailesinden. Bel ağrısı bel fıtığı falan filan bir sürü gerekçe. Allah onlara da şifa versin. Ne diyeyim

Sabah altıdan gece on ikiye kadar o günkü işim bittiğinde Allah'ıma şükrederek günü bitirmenin sevinci içinde hastanenin kantinine inip bir bardak çay alarak acele acele sigaramı içtikten sonra tekrar yukarı çıkıyorum.

Teyzenin yan tarafında gündüzleri oturmak geceleri yatmak için konulmuş kim bilir kaç kişinin oturup yattığı açılıp kapanan yatağıma girdim. Ortası bölmeli olunca insanın belini mahvettiğinden bilmem kaç kere döne döne uyumaya çalıştığımı hesaplamıyorum tabi.

Odanın içi değişik ten kokuları, yemek kokuları bunları da es geçeyim. Ama en önemlisi yan yatakta yatan genç kadının sabaha kadar televizyon seyretmesi sürekli ışık yansımalarında uyumaya çalışmam.

Bunu da geçtik kendim için yastık ve battaniye istediğimde hastane personeli "Refakatçılara veremiyoruz, evinden herkes kendisi getiriyor " cevabı bana göre tuhaftı. Ya arkadaş ben kampa mı geldim yastığımı yorganı mı getireyim. Burada yıllanacak mıyız? Zor bela aldım.

Benim hastanın yakınları fırsat buldukça doktordan hem bilgi almaya hem ziyaret için geliyorlardı. Yakınları dediysem teyzenin kızı arada bir gelini bir kere de diğer gelini ve oğlu gelmişti. Onlarda en fazla beş dakika kalıp gidiyordu. Bu hastaneden memnun kalmadıkları için başka daha teferruatlı bir hastaneye nakil istediler. Doktor "Biz kendiliğinden nakil yapamayız ancak başka hastaneden doktor “gönderin” derse ancak o zaman."

İstedikleri hastaneye geçmek için epey uğraştıktan sonra hastanın epikrizi de hazırlanınca sıra ambulans işine geldi. Ambulans doluluğundan mı şu an hatırlamıyorum çaresizce beklemeye başladık. Çekine çekine bu işi halledebileceğimi söyledim de hastanın kızı çok sevinmişti. Halletmiştim.

Ambulansın arka bölümünde yeni hastaneye doğru yol alırken teyzenin sıkıca elini tutuyordum. Arada bir onunla konuşup "Az kaldı teyze bak yanındayım diyerek kendimce ona şefkat gösterisinde bulunarak manevi destek vermeye çalışıyordum. Acil kapısından sedyeyle indirilen teyzenin yanında ilerlemeye devam ediyordum. Kendi arabalarıyla arkamızdan gelen yakınları da gelmişti. Acilin giriş kapısından içeri girdik. Ambulans hizmetlileri bizi orta yerde bırakıp gidince biz köyden indim şehre misali bakakaldık. Yanımıza genç bir güvenlik görevlisi geldi. İçimden "Bunu kim koruyacaksa" diye geçirdim.

Çünkü; öyle cılız biriydi ki güvenlik görevlisi olması biraz garipti. Hastahanelerde öyle kavgalar çıkıyordu ki insan ister istemez yadırgıyordu. Güvenlik hastanın kimlik bilgilerini sorarak "falanca kat Palyetif bölümü" dedi. Soran gözlerle bakıyorduk. "Kendiniz götüreceksiniz!" diyerek eliyle asansörün bulunduğu yönü gösterdi.

İlk golü yedik diye geçirdim içimden. Olur mu ya burası son sistem modern bir hastane. Bir hastayı hastane personelinden herhangi biri odasına kadar refakat etmesi gerekmiyor muydu? Mecburen tarif edilen asansöre doğru sedyeyle birlikte ilerledik. Bu durum karşısında herkes umduğunu bulamamanın hayal kırıklığını belli etmemeye çalışarak söylenen bölümde odaya geldik. Odaya gelir gelmez o katta çalışan kaç personel varsa anında odaya doluştu. Hoş geldiniz geçmiş olsun vs. derken teyzeyi çarşaflardan tutarak kaldırdıkları gibi hooppp yatağa yerleştirdiler.

Bu ne güler yüz, bu ne hizmet. Hani bulutlar dağılınca güneş çıkar ya. Bizde aynı öyle olduk. Asık suratları mızın yerine tatlı bir tebessüm yerleşti. Dahası personel "Ne zaman yardım isterseniz biz buradayız, seslenmeniz yeter.