Merhum Aliya İzzetbegoviç, sözünün eri bir lider ve komutandı. Konferanslarında, sohbetlerinde defalarca hatırlattığı şu ifadeler aklımdan çıkmıyor, “İnsan şahsiyetini alçaltan, onu eşya ile bir tutan her şey gayri insanidir.”
Bu söz, bir duvar yazısı değil, devletin hafızasına kazınması gereken bir öğüttür. Çünkü insan onurunu korumayan devlet, halkın sırtında yük, cebinde taş olur.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, her fırsatta teşkilata, valilere, kaymakamlara, belediye başkanlarına sesleniyor: “Mütevazı olun, alçakgönüllü davranın.”
Valilere, halkın sorununu çözmek, akan gözyaşını silmek talimatı veriliyor. Kaymakamlara, makam odasında oturmak yerine sokakta, halkın içinde olun deniyor.
Ama bu talimatı duyan çok, uygulayan az.
“Gönül belediyeciliği” hedefleniyor ama mızrakların çoğu hedefi ıskalıyor. Çünkü bir salgın var, güç zehirlenmesi.
Bu ülke, devletin içine yuvalanmış asık suratlılar, çatık kaşlılardan, köylüye hakaret eden, b..k yediren üniformalı çakallardan , halkın karşısına dikilen kibirli generallerinden çok çekti.
Temmuz ayında, karısının canı kestane istedi diye gece yarısı er-erbaşa makam aracını market turu attıran komutanları gördüm ben.
Bülent Arınç’ın, “Melih Gökçek Ankara’yı parsel parsel sattı” sözlerini kim unutabilir?
Vicdanların bir türlü aydınlanamadığı bu acayip coğrafyada, hayalleri olan iki genci güneşin anlında bekletilip susuzluktan öldüklerinde, kapılarının önüne gelen tabutların içindeki bedenlere ağıtlar yakıp, sorumlulara isyan edemeyen anne babaların büyülenmişlikten kurtulmasını da ümit ediyoruz.
Nereye bakarsan savrulma, nere adım atarsan münafıklık fışkırıyor.
***
Maalesef tarım ve hayvancılıkta girdi maliyetleri doğru hesaplanamadığı, maliyetler düşürülemediğini fark edemeyen İbrahim Yumaklı’ya kızamayan, çatamayan, “çiftçinin anasını ağlattın” diyemeyen Bahçelievler Belediye Başkanı Hakan Bahadır, pazarcı esnafını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatına rağmen azarlamayı kendine vazife biliyor.
Bahçelievler Belediye Başkanı Hakan Bahadır, “faturayı getir buraya” diye emir kipiyle konuşuyor. Pazarcı ise sadece “çürük çıkıyor, nakliye masrafı var” diyebiliyor.
O pazarcı, tezgah kurduğu alanın kirasını ödediğini, belediye başkanının patronu değil, hizmetkarı olduğunu bilse. Esnaf odaları ticaret erbabını bilinçlendirse. Bu kibir kuleleri böyle yüksekten bakamazdı.
Ama biz hala eski Türkiye manzaralarının gölgesindeyiz.
Hesap soracak olan pazarcı olmalıydı, ama sahnede Polat Alemdar’a özenen başkanlar var. Ticaret Bakanı, Maliye Bakanı yetkilerini kuşanan yerel yöneticiler…
Bu belediye reisi CHP’li olsaydı, şimdi ortalık ayağa kalmıştı!
İnsanlık, irtifa kaybına geçmiş durumda.
O yüzden diyorum ki,
Yöneticilerle karşılaştığınızda el pençe divan durmayın. Kapalı kapılar ardında fısıldadıklarınızı yüzlerine söyleyin. Ezberi bozun.
Ve unutmayın: Sağlığınızda size tek gül vermeyenlerin, ölümünüzden sonra mezarınızı çiçek bahçesine çevirmesi, sadece süslü bir yalandır.