Gerçeğin tek olduğunu şaşırtmadan, saptırmadan dile getirmek, göstermek, gazetecilerin görevidir.

Bu şekilde hareket etmek, uyarmak sadece gazetecilerin değil, siyasetçilerin, akademisyenlerin, iş adamlarının, sanatçıların, muhtarların, vatandaşların ve STK’ların üzerinde kocaman bir vebaldir.

Dolayısıyla.

İYİ Parti ve CHP Bursa il başkanlarının değişmesinin ardından, sahada yer almaları sonucu ciddi muhalefet yaptıklarını gözlemliyoruz.

Bu arada.

‘Ne şiş yansın, ne kebap’ mıymıntılığı ile hareket eden, ‘bak biz de, ben de muhalefet yapıyor, eksiği gediği kamuoyuna gösteriyorum’ diyenler; kendilerini formatlamış olsalar, nerede yanlış yaptıklarını anlayacaklardır.

Geçen hafta, İYİ Parti Bursa Milletvekili Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu, Bursa’yla ilgili değerlendirmede bulunurken, Dağ Der ve BİLDEF’in ismini zikretti; şehrimizle ilgili sıkıntıları bu iki sivil toplum kuruluşunun dile getirebileceğini söyledi.

İlahi İsmail Hocam, çok iyimsersiniz.

AK Parti’nin ilçe teşkilatı gibi hareket eden BİLDEF yönetiminin Bursa’yla ilgili hangi sıkıntıyı durumdan vazife çıkarak haykırdığını gördünüz?

Dağ ilçeleri insansızlaşıp, hayvancılık ve tarım dibe vururken, DAĞDER hangi refleksle tepki koymuş, kıyameti koparmıştır?

Yoksa Sırameşeler, Soğanlı, Alemdar mahallelerinde ikamet eden bu şehrin çocukları, Keles, Harmancık, Orhaneli ve Büyükorhan’dan gelmediler mi?

***

Gelelim çiçeği burnunda AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan’a.

Malumunuz bugün Çalışan Gazeteciler günü.

Günümüzü kutlamış Davut Gürkan, yayımladığı mesajla.

Gürkan artık il başkanı, yan masada değil, tek koltukta oturuyor.

‘Dikey mimariyle şehirleri boğmayacağız’ diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bursa’daki gözü, kulağı, tek yetkilisi.

Armudun sapı, üzümün çöpüyle birlikte, kentimizden yükselen feryatları duyması için kendisine o koltuk verildi.

“Ali’nin yüzü güzel, Mustafa’nın kaşı karizmatik” olması Davut Gürkan’ın umurunda olmaması gerekiyor; asıl ve asil olan hakikati görmek, yanlış yapanlara hop bir dakika, burası çıkmaz sokak diyebilmektir.

Gürkan, kadim şehir Bursa’yı iyi bilenlerdendir; Maksem bayırından çıkarken, ara sokaklarında girdiğinde yolunu kaybedenlerden değil.

Davut Bey, gazetecileri hakikatin peşinde koşan insanlar olarak adlandırmış.

Bu doğru,

Bursa, hakikate inandım diyenler yüzünden betonlaştırılırken, asla susmayan birkaç gazeteciden birisiyim.

Mesela, AK Parti il Başkanlığı’nın penceresinden bakıldığında Hanlar Bölgesi’ne açılan kapı olan Şehreküstü Meydanı’na dikilen Diyanet’in kibirli binası için de bu olmadı diyen birkaç kişiden birisiyim.

Sebebine gelince, şehirler meydanlarıyla anılır, nefes alır.

Erdoğan Bayraktar’ın Recep Altepe’yi çırak çıkartıp, başımıza Doğanbey Toki belasını musallat ederken de yüreğim yandı, masanın altına gizlenmeden konuştum.

Kıymetli Başkan.

Davut isminin ne anlama geldiğini biliyorsunuzdur.

Yine de hatırlatayım,

Davut, ‘her şeyin doğrusunu söyleyen ve yapan’ dır.

Şöyle başınızı kaldırın da Emirsultan’a, Pınarbaşı’na, Alacahırka’ya, il başkanlığına komşu Ahmetpaşa mezarlığına bir bakın; bu mekânlarda yüzbinlerce vazgeçilmez yatıyor!

Bursa kamuoyu basın bültenleri ile uyutulurken, biraz kafa kaldırdığımda kapının önünde buldum kendimi.

En son Kent Gazetesi’nde Şehreküstü cami helasıyla ilgili haber yapınca, gazetenin eski sahibinin yanına koştura koştura giden diyanetin maaşlı memuru Lütfü Taşçı’nın algılarının sonucunda operasyona maruz kaldım.

***

Allah’ın kulu Davut Başkan.

Ecdat diye diye Bursa’nın betonlaşmasına göz yumanlar, tek söz söylemeyenlerle diklenmeden dik duruş gösterenleri ayırmak zorundasınız.

Yaratıcı aşkına, Hanlar Bölgesi’nin etrafının açılması hepimizin rüyası, heyecanıdır.

Peki, Hanlar aksı ortaya çıkarılırken, 600 yılık Tayakadın cami önüne kaba inşattı biten, Bursa Ticaret Borsa idari binası için senin Beştepe’ye söyleyecek sözün olduğunu düşünüyorum.

Kimse kusura bakmasın ama bu betonarmeyi buraya yapmak, Bursalıların aklıyla alay etmektir.

Biliyor musunuz Davut Bey, bu binayı yapan kurum da Murat Kurum’u ayakta uyutan Osmangazi Belediyesi!

Dost acı söyler; doğruyu tavsiye eden, hakikatin peşinde koşandır.

Bu şehrin güzellikleri karşısında çalışma azmi artan bir faniyim.

Yapılan yanlışlara da gözyaşı akıtan, Davut yıldızı gibi hakikati söyleyenim.

Ne olur Davut Gürkan, Cumhurbaşkanı’yla aynı vizyona sahip olamayan, olmayan, olmamak için direnenlere yüz verme ki, duruşunuzu görsünler.

İki yıl bitti Davut Başkan, Uludağ’la ilgili sadece sözle icraat var. Oysa Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nun cicili bicili büyülü sözleri karşısında heyecanlanmıştım; demişti ki ‘Uludağ’a dört mevsim turist gelecek.’ Gelin görün, hala 3 ayda sezonun kapanmasına kahroluyorum.

Bu şehrin asıl sahiplerinin; ‘derdiyle dertlenen, tasa edenler’ olduğunu düşünüyorum.

Emirsultan’ın kim olduğunu, Somuncu Baba’nın kime hizmet ettiğini, siz benden daha iyi biliyorsun.

Doğruyu söyleyenlerin, hakikati aktaranların, riyakarlık peşinde koşmayıp, dalkavukluk yapmayanların gazeteci olduğunu bilmeni isterim, Davut Gürkan.

Ne diyor şair, ‘insanların hüznü gözlerinin içindedir.’ Bursa’ya baktıkça, batçıklara daldıkça, çınar ağaçlarının yok olduğunu görünce, hüzünlenmeyelim de ne yapalım?

‘Yunuseli Havaalanı arazisi Bursa’nın akciğeri olarak kalsın’ diye didinen Yüksel Baysal’ın, sesinin gürleşmesi için susmak bize yakışmaz.

Kısacası.

Çiçek, böcek yazarak yaşamak, hakikat arayıcılığı olmadı, olmayacak.