İsviçre’nin kartpostallık köylerinde yürürken, Portekiz’in minik pencereli, taş duvarlı evlerine göz gezdirirken, İspanya’nın Cordoba şehrinin geçmişten fısıldayan sokaklarında kaybolurken ya da Bosna’nın Travnik’in de suyla taşın ahengi insan adeta büyüleniyor.

Bunlar sadece birkaç örnek ve hatırlatma.

Ziyaretçiler, birer turist olarak gittikleri bu yerlerden adeta gönüllü elçiler olarak dönüyor.

Anlatıyorlar; gördüklerini, tattıklarını, hissettiklerini.

Çünkü yaşadıkları tecrübe sadece bir seyahat değil, aynı zamanda bir saygı, bir nezaket ve bir kültür alışverişi.

Bizde ise durum biraz farklı.

Geçen gün,

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Bursa Turizm Platformu iş birliğiyle, Bursa Tarihi Çarşı ve Hanlar Birliği ev sahipliğinde düzenlenen Bursa Turizm Platformu Toplantısı’na katıldı.

Önceden insan boyunda çuvalların sıra sıra dizilip koza mezatının yapıldığı, üst katlarında ipek örtü ve kumaş satan dükkânların saçma sapan pazarcı şemsiyeleri olmadığı için görünür olduğu, çınar ağaçlarının dallarının kuşattığı Koza Han’da, turizm paydaşlarıyla buluştu.

Malumunuzdur;

Bozbey, göreve geldiği günden beri yerli ve yabancı turistlerin konaklama süresinin 2 ila 3 güne çıkarılması gerektiğini, günübirlik seyahatlerle kazanımın olmayacağını dile getirip duruyor.

Gerçekleri haykıran Bozbey, Koza Han ve kuyumcuların işgali altındaki Kapalı Çarşı ile çevresindeki esnaflarla bir araya geldi.

Fotoğrafı bütün çıplaklığıyla gören Bozbey, Bursa’nın turizm potansiyelinin hak ettiği noktaya taşınabilmesi için kent yöneticileri ve diğer paydaşlara önemli sorumluluklar düştüğünü ifade etti.

Ne demek istiyor Bozbey?

Herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini belirtiyor.

İsterseniz birkaç örnek vereyim, turistin gönlünü okşamayan, hizmetten, kaliteden çok cebindeki parayı almanın peşinde olanlardan!

Mesela, Cumalıkızık’taki bazı kahvaltı mekânlarının farklı farklı fiyatlar uygulamasına sessiz kalmamak gerekiyor.

Ulu Cami’nin batı kapısından aşağıya doğru inerken, Bursa’daki köklü esnaflardan olmayan, sağlı sollu dönerci ve pidecilerin müşterileri taciz eder gibi çağırmalarına engel olunmalı.

Koza Han’da satılan çayın, kahvenin fiyatı dudak uçuklattığı hâlde gıkını çıkarmayan, kamuoyu oluşturamayan BESOB Başkanı Fahrettin Bilgit, Bursa turizmi için nasıl sorumluluk alsın ki?

Kendisini 45 yıldır tanıdığım, kapalı kapılar ardında Kapalı Çarşı’nın “çarşılıktan” çıktığını dile getiren, Türkiye’de ve gezdiği ülkelerdeki turizm akslarından örnekleri dost sohbetlerinde dikkatle anlatan Türkiye Hanlar ve Çarşılar Federasyonu Başkanı Muhsin Özyıldırım’ın da özüne dönüp, acı gerçekleri bütün çıplaklığıyla haykırmasının vakti geldi.

Bursa’nın çocuğu, Tarihi Çarşı ve Hanlar Birliği Başkanı İsa Altıkardeş’in de, Bakırcılar Çarşısı’nda bakırcı kalmadığını dizlerini döverek anlatmalı.

Bir kere daha Bozbey’in anlattıklarını hatırlatayım:

“Her hanın kendine özgü bir yapısı ve kültürü var. Bu nedenle han yönetimlerinin karar süreçlerinde söz sahibi olması son derece önemli. Han esnaflarının da bu kültürü temsil edecek donanıma sahip olmaları gerekiyor. Aksi hâlde Hanlar Bölgesi, kimliğini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.

Bazı bölgelerde hanlara giriş yollarının kapandığını, bazı esnafların ise tarihi yapıların üzerine ürün asarak teşhir ettiğini görüyoruz. Bu görüntüler kent turizmine zarar veriyor. Dünyanın turizm açısından öne çıkan kentlerinin hiçbirinde böyle manzaralara rastlamıyoruz.

Batılı turistleri bu tarz uygulamalarla kentimize çekemeyiz.

Bursa’nın turizm gelirini artırmak istiyorsak, bilimsel verilere dayalı şekilde hareket ederek dünyadaki iyi örnekleri esas alan projeler geliştirmeliyiz. Kentimiz 8.500 yıllık kültürel birikime sahip.

Turist gelmiyorsa veya gelen turist konaklama yapmıyorsa, kendimizi iyi tanıtamıyor ve onlar için doğru ortamı oluşturamıyoruz demektir.”

Aklın yolu bir.

Yeter ki günlük düşünmeyelim, düşünenleri de ifşa edelim.

“Tüm zamanların en güzel şehri” diyerek slogan atıp suya imza atmak yerine, Bursa’ya değer katacak adımları sıklaştırmalıyız.

Allah aşkına, Kapalı Çarşı’ya girin ve rezilliği görün.

Sağlı sollu kuyumcuları görmeye mi turist gelecek?

Turist, pazarcı şemsiyelerini görmek için Koza Han’a niye gelsin?

Bakın şöyle Üsküp’ün kiremitli çarşısına, kaldırımlı sokaklarına…

Mesela, Tophane Bayırı ile surlar bütünleşirken, asfalt yol ise ruhsuzluğun simgesi gibi önümüze çıkıyor.

Buradan Başkan Mustafa Bozbey’e bir çağrım olsun:

Osmangazi ve Orhangazi’nin, ardından da Şehadet Camii’ne kadar yollar kaldırım olsa, şık olmaz mı?

Evet, turistin dövizi gerekli ama asıl bize övgüsü lazım.

Memleketine döndüğünde, Orhan Camii’yle selamlaşan belediye binasını; yüzünü batıya döndüğünde ise Koza Han’da büyülendiğini anlatması, reklamımızı yapması, hepimize çok şey kazandıracak.