Şu deniz salyası, (müsilaj) suyun üzerine çıkmasaydı bu kadar gürültü koparılmayacaktı.

Artık,

Denizin üzerinde kirli çarşaf gibi durup, göz zevkimizi bozunca,

Marmara denizini temizlemek için Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un başkanlığında apar topar çalıştay düzenlendi.

Salı günü sanayi ve evsel atıklarla kirletilen, nefes alamaz hale gelen denizlerimizde temizlik başlayacak.

Geçen gün ürkerek, titreyerek dinlediğim,

Bandırma 17 Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, müsilaj etkisi altındaki bölgelerde ‘mercanların çok büyük zarar gördüğünü’ gözlemlediğini söylemiş, ‘40 yılda kirlettiğimiz Marmara’yı 40 günde temizleyemeyiz’ demişti.

Hakikaten öyle.

Bir tarafta,

Bile bile, daha çok kazanmak için obez hale getirilen batı kentleri, diğer tarafta Anadolu’nun veba salgınına uğramış insansız görüntüsü ve ardından Marmara’da nereye başımızı çevirsek Hindistan benzeri sanayi bölgeleri.

Sonuç ortada bayım, teneşire yatırılan Marmara kefenlenmeyi bekliyor!

Marmara Denizi “ben ölüyorum, kirlendim” diye uyarı verdiği için tadıyoruz azabı!

Birilerinin kendilerine hizmet etsin diye, sistemli bir şekilde bilinçsizleştirip, medeniyetten uzaklaştırdığı, bitkisel hayata mahkum ettiği insanlar sussa da, tertemiz bir tabiatı sırf rant uğruna mahvedilmesinin faturasını çok ağır şekilde ödeyeceğiz.

***

Bakın Bursa ovasına, adalet ve kalkınma içinde ne hale geldi? Eski adı Yalova yolu, yeni ismi İstanbul Caddesi’ndeki ucubeler. Daracık sokaklarıyla üne kavuşturulan, nefes alamaz hale getirilen Demirtaş mahallesi!

20 sene önce Karacabey’e giderken sağlı sollu tarlalar ruhumuzu kuşatıyordu.

Şimdi ne görüyorsunuz, fabrikalar!

Kafanızı bir de Yıldırım’a çevirin; ağaçları yok edilmiş ama çatıları yeşile boyanmış, iliklerine kadar betonlaşmış, suyu kirletilmiş ruhsuz ilçe!

Ya İnegöl, kışın nefes alabilene aşk olsun.

Bizim adamımız, bizim partimizin belediye reisleri dediğiniz için başımız beladan kurtulmuyor!

***

Oysa…

40 yıldır İsrail kahrolsun diye slogan atıyoruz; sizce neden kahrolmuyor bu Siyonistler?

Neden biliyor musunuz?

Kapınızın önündeki rezilliklere gıkınızı çıkarmadığınız için.

Uzman çavuş Musa Orhan’ı hatırlıyor musunuz?

20 gün boyunca alıkoyup cinsel istismarda bulunmuştu 18 yaşındaki İ.E’ye. Kızcağız, bu alçaklığın zulmüne dayanamayıp intihar etmişti.

Ama olsun.

Kendi semtimizdeki feryadı unutup, Netanyahu’ya far fara yapmak daha mantıklı değil mi?

Toprağa, şehirlere, denize ve insana tecavüze kayıtsız kalıyoruz, gözlerimizi yumuyor, kulaklarımızı da tıkıyoruz. Sonra kurtulabileceğimizi sanıyoruz, kusura bakmayın ama nah kurtuluruz! Asıl sahip, yeter artık diyor, kötülüklerimizi yüzümüze vuruyor.

Sadece benim gemim yürüsün diyen cengâverler, gemi su alıyor, yan yattı batıyor, cümbür cemaat boğuluyoruz.

Kısacası,

Cennet ve cehennem cebimizde tur atıyor, haberimiz yok!