Asgari ücrete yapılan yüzde 50 zam, emekliye reva görülen yüzde 25’lik artış, Ocak ayında evlere kabus gibi çöken elektrik faturaları ile buhar oluverdi.

Nasıl mı, işte böyle…

Yan komşuya, 490,

Allah bunları bildiği gibi yapsın diyen Ahmet amcanın dairesine 535 lira.

Adnan abilere 453 TL.

Asgari ücretle ayın sonunu getirmekte zorlanan, en son 2 ay önce kırmızı et yiyen, attığı adıma dikkat eden, kredi borcu kıskacında olmayan 2 çocuğunun birisi 14 aylık olan Sinan Sağlam’a 390 TL elektrik faturası gelmiş.

Doğal gaz acısını da ilave edersek 3 çocuğu olan, mesleğini yapamayan, çalışamayan gazeteci Hüseyin Tüccar’a bin 194 lira 50 kuruş fatura göndermişler.

İster ısının, ister çarpılın diyorlar.

Her eve, daireye adeta ateş düştü.

Önceden Ocak ayı girdiğinde, kış geldi denirdi. Bu Ocak öyle bir geldi ki, hanelerde isyan, feryat bir birine karıştı. Mutlu, huzurlu yuva ara ki bulasınız, birde bunun Şubat’ı var!

Akla gelen her şeye zam gelirken, dolar 18’i gördüğünde dış güçleri adres gösteren AK Parti iktidarının sözcüleri, dolar 13’e gerilediğinde, “efelenmesini, biz yaparız, biz güçlüyüz, işte gördünüz indirdik” demesini beceriyorlar ama fiyat artışlarına bir türlü çare üretemiyorlar!

Ancak, bu gidişat iyi değil, hem de hiç iyi değil.

Bu ülkede yaşayanlar, sadece zamlara yönelik demokratik tepkilerini ürkütüldükleri, sindirildikleri, korkutuldukları için dile getiremiyorlar!

Güç zehirlenmesine uğrayan iktidar ise, halkın aklıyla alay ediyor, “biz elektriğe, doğal gaza, çiçek yağına, una, şekere, geçmediğiniz köprülerden ücret alırız, akaryakıta zam yaparız, sizler de tıpış tıpış bu iradeye boyun eğersiniz” diyor!

Daha çok yeni, geçtiğimiz hafta sonu PCR testi zulmü genelgeyle kaldırıldı, ardından uçak seyahatleri için geri getirildi. Bunun adına, insanlarla alay etmek denmez de ne denir?

***

Şöyle biraz eskiye gidelim.

Üçlü koalisyonu hatırlıyorum, hani şu AK Parti’yi iktidara taşıyan hükümetten söz ediyorum.

Türkiye’de yaşayanlar zamlarla terbiye edilmeye çalışılmıştı. Dün söylediğinin, bugün tam tersini söylemekte pek maharetli Devlet Bahçeli, Keles’te bir çadırın içinde kızaran yüzüyle sandığı adres göstermişti.

Sonrası malum,

Yapılan seçimde, kendisiyle birlikte Ecevit ve Mesut Yılmaz da sandığa gömülmüştü.

Şimdi aynı havayı solumaya başladık, eksik olan ise halkın tepkisizliği. Böyle giderse, 20 yıldır iktidar koltuğunu kimseciklere kaptırmayan AK Parti, 2023’te hayal edemeyeceği bir yenilgi ile karşılaşabilir.

Bu yenilgi, 2015 senesindeki gıdıklamaya da benzemeyecek.

Çünkü derin bir yoksulluk, yolsuzluk, çöküş, çiftçiyi haciz, faiz ve borç kıskacında boğulmasına, esnafı iflas etmesine, biz ne dersek siz kabul edeceksiniz kibrine, mutlu azınlığın zenginliğine duyulan nefret var.

Ne acı değil mi, bedel ödeyerek iktidara geliyorsun, “adalet ve kalkınma” diyorsun,

İlk 8 yılda takdir edilen icraatlara imza atıyorsun. Sonra halkını fakirleştirerek bedel ödetiyor, kendinizden olmayanları terörist ilan ederek, “ocak”ları sönmesini seyrediyorsun!

Tabi bu işin bir de, sevmiyorum bu kelimeyi ama bir “bedeli” var, o da sandık olsa gerek.

Endişem, üzüntüm, sizden sonra da gün yüzü göremeyecek olmamız!