Türkiye’de Kahramanmaraş ve Hatay başta olmak üzere 10 ili etkileyen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin ardından yine başa dönerek depremi hatırlar olduk.

Türkiye, tabir yerindeyse adeta “deprem ülkesi” olarak tanımlanıyor. Bu da ülkemizin deprem kuşağında yer almasından kaynaklanıyor. Deprem kuşağında yer alan ülkeler, dönem dönem ciddi depremlerle sarsılabiliyor ve bunlardan kaynaklı can kayıpları ve ağır sonuçlar doğurabiliyor.

Türkiye de özellikle belli bölgelerinde depremlerden ağır etkilenmiş bir ülke olarak dikkati çekiyor. Durum böyle olunca da Türkiye’de yaşayan herkesin zihninde deprem ile alakalı çok sayıda soru işareti oluyor. Bu soru işaretleri her nedense depremlerden depremlere akıllara geliyor. Türkiye’de yakın tarihe gidersek Erzincan depremine gitmemize de gerek yok Marmara depremini hatırlarsak yeterli. O günden bugüne 23 yılı aşkın zaman geçti. O süre zarfından bu yana deprem hazırlığı ile ilgili neler yapıldı. Bunu toplum olarak irdelememiz lazım.

Suçlu bulmak birilerini günah keçisi ilan etme derdinde olmamalıyız. Elbette yaralar sarıldıktan enkazlar kaldırıldıktan sonra hesap vermesi gerekenlerden hesabın sorulması gerekir. Ama şimdi sırası değil artık bu son yaşadığımız felaketten dersler çıkarmalıyız.

Bölgede ekibiyle çalışmalara katılan ve isminin açıklamasını istemeyen yıllarını insanları depreme karşı bilinçlendirmeyle geçiren bir vatansever bölgede insanların ciddi manada depreme karşı bilinçsiz olduğunu gözlemlediğini söyledi. İnsanlar depremden önce ve sonra neler yapacağını bilmediğini aktardı. Aktardığı başka konulara şimdilik yazımda yer vermeyeceğim. Ancak onun söyledikleri ve depremi yaşayan biri olarak buradan yazmaya çalıştığım konu madem ülkemiz deprem kuşağında neden depremle ilgili radikal kararlarımız anayasamız yok. Okullarda hatta ilkokuldan itibaren depreme karşı bilinçlenme dersleri zorunlu ders haline getirilmeli. Mahallelerde afet gönüllü sayıları arttırılmalı. Çünkü bu son depremde yaşadık devlet aynı anda her yere ulaşamadı. Bu normal mi o ayrı konu benim dikkati çekmek istediğim konu mahallelerde afet bilinci olanlar devlet gelmeden vatandaş ilk müdahaleyi yapabilsin o bilinci alın. Bunun için her mahallede muhtarlık binasına entegreli afet bilinçlendirme ofisleri olmalı. Yine eksikliklerden toplanma alanları oluşturmalı ulaşılır yerlerde ilk afet zamanında müdahale için gerekli ekipmanların olacağı konteynerler oluşturulmalı.

Benim bahsettiğim konu insanların bilinçlenmesi, elbette insanlar bilinçlendirilirken devlete de önemli görevler düşüyor. Müteahhidinden yapı denetlenmesine mimarından mühendisine kadar o konuyu devlet takip edecek. Burada asıl mevzu afetlere karşı bilinçli bir toplum oluşturmak. Teknik takip imar konusu şu bu meselelerini de devletin ilgili bakanlığı taviz vermeden benden senden ayrımı yapmadan deprem anayasanın gerektirdiği minvalden kurallarını koyacak.

Gelin bu deprem acıların yaşandığı son deprem olsun. Hep beraber bilinçlenelim. İmar aflarına itibar etmeyelim. İmar affı kabul edilemeyecek affedilmeyecek bir şeydir. Affı telafi edilmeyecek sonuçlar doğurur. Vatandaş olarak af çıkarılsa bile oturulmayacak cinsten bir yapıysa onu aftan yararlandırmayalım. İnsan kendi mezarını kendi eliyle kazar mı böyle bir şeye müsaade etmeyelim. Şunu unutmayalım insanın kaderi gelmişse onun önünde kimse durmaz anacak tedbir almadan başımıza gelecek bir musibeti de kader diye geçiştiremeyiz. Tedbirimizi alalım takdirini Allah’a bırakalım.