Zor bir süreçten geçiyoruz, görünmez bela hepimizi esir aldı.

Dükkanlar, ticarethaneler, alışveriş merkezleri kapatıldı. Binlerce insan işsiz kaldı, esnaf perişan.

Sokakta, caddede çöpleri karıştırarak atık toplayıp ekmek parası kazanmanın derdinde olanlar bile çok zor durumda. Simitçiler dertli, lokanta işletenler kara kara düşünüyor.

Geçen hafta CHP’li Belediyelerin, halka yardım edebilmek için banka hesapları oluşturduklarını hepimiz biliyoruz.

Bu adıma Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘Kampanyayı devletimiz yürütüyor. Devlet içinde devlet olmanın bir anlamı yoktur’ diyerek karşı çıktı.

Ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, açılan hesapların izinsiz olduğunu, izin alınmadığını söyledi.

Haliyle tartışmalar başladı.

Muhalefet Erdoğan’ı ve Soylu’yu eleştirdi. ‘Bırakın herkes, istediği kişiye yardım yapsın’ çıkışında bulundular.

Her zamanki siyasi polemikler.

***

Şimdi gelelim asıl mevzuya.

Mutlaka hatırlayanlarınız vardır.

Kurban derisi toplamanın yasak olduğu, samimi şekilde halka el uzatan vakıfların abluka altına alındığı yıllar geldi aklıma.

1990’lar yani…

O zamanın devleti yönetenleri, Türk halkına ayar veriyorlardı; ‘kurban derisini Kızılay’a, Türk Hava Kurumu’na vereceksiniz!’

Halka ayar veren yöneticileri bile şaşkına çevirerek ellerini kollarını bağlayan, “siz bizim kurban derilerimizi nereye vereceğimize karışamazsınız” diyen yoksula yardım götürme derdindeki insanlar, vatandaşın kurbanını deri karşılığı kesim hizmeti yaparak, derileri satıp, yardım bekleyen yoksulları sevindiriyorlardı.

Sadece bir isim vereyim.

Bu işin öncülerinden birisi de Milli Gençlik Vakfı’ydı.

Belki Süleyman Soylu bilmez ama Cumhurbaşkanımız iliklerine kadar bu süreci yaşayanlar arasındaydı.

***

Gelelim coronavirüs nedeniyle sıkıntıya düşen, çalışamayan çaresizlere yardım ulaştırmaya.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hatırlayacaksınız zekâtlarınızı öne çekin, yani Ramazan’ı beklemeyin demişti.

Buradan yola çıkarak,

Partiler durumdan vazife çıkararak; basit ve kolay adımlarla esnafa, işçiye, işten çıkarılanlara köprü olabilirler.

Örneğin Gelecek Partisi boş durmadı; “Kardeş Aile’ projesi başlattı.

Bu ‘hayır köprüsü’ inşası için iş adamlarını, çevrelerindeki hayırseverleri partilerin teşkilatları aktif hale getirebilirler.

Mesela; elektrik, doğalgaz, su faturalarını ödeyememiş vatandaşlar tespit edilip “ben elimi taşın altına koydum, param var” diyen kişilere teknolojinin bütün nimetlerinden faydalandığımız şu günlerde faturaların örnekleri gönderilerek ödeme yapmaları sağlanır.

Yani zekât verirken size, bize kimse engel olamıyorsa, çok büyük sıkıntı içinde olan işçi, esnaf, berber, kıraathane işleten, işten çıkarılan insanlara da teşkilatlar aktifleştirilip, mahalle temsilcileri koordinesinde, muhtarlar ve Diyanet’in maaşlı namaz kıldırma memurlarından da faydalanılarak mahallede, o semtte zor durumda olan yurttaşlar tespit edilerek gönülleri kuşatabilirler.

Yani kimse size, bize mazlumun, mağdurun elektrik, doğalgaz, su, erzak ve kiracısı olduğu evin, dairenin kirasını ödememize engel olamaz.

Gün mazeret üretme günü değil; hele laf yetiştirme, ‘siz yardım hesaplarımıza neden bloke koydunuz’ diyerek enerjinizi tüketme zamanı hiç değil.

İbrahim ve Musa gibi adım atmak için mızmızlık yapmanın âlemi yok.

***

Bu arada unutmayalım…

Zekâtın adı sadece, herkesin erzak ulaştırdığı kişiye tekrar kuru erzak paketi yollamak değil; kirasını, elektrik, su, doğalgaz faturalarını ödeyerek yardımcı olabilmektir.

Aslında doğruyu eğriden ayırmak çok kolay.

Yeter ki kafayı çalıştırarak bir şeyler yapmak iste…

Kısacası Kamil, sen beni uyuşturamaz, elimi kolumu bağlayamazsın. Otur evinde, ‘dua et’ diyerek manipüle edemezsin.

Çünkü asıl ve asil olan…

Kirasını ödeyemeyen kardeşinin, komşusunun borçlarını ödemektir. Bir işverenin bu zor zamanlarda işe gelemeyen işçisinin ücretini vermeye devam etmesi en büyük duadır.

Ve böylece…

Müfredata insanlık dersi ekleyip.

Penceresinin camı kırık olanlar, ‘evde kalabilmesi’ sağlanır. Bayat ekmekleri ücretsiz alabilmek için fırıncının aracını bekleyen 9 yaşındaki ayakkabı boyacısının yüzü gülmüş olur, gülüm!

Mutluğun resmini yapmanın tam zamanı Abidin!