Bursa Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, geçenlerde bir tohum firması ile gerçekleştirilen işbirliği töreninde, tarihi bir çıkış yaptı.
Kılavuz Hocamız, yerli tohuma dikkat çekerek, “Yerli tohum, milli teknoloji kadar büyük bir önem arz etmektedir” dedi.
Bir nefeste her şeyi, tüm çıplaklığıyla özetlemiş Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz.
Milliğin karşılığı, yerli olabilmektir. 

Tabii, bu sadece sloganla değil, gerçekleri görerek, vatandaşının sağlığını koruyarak olmalı.

Kılavuz’un altı çizilmesi gereken çıkışına dönecek olursak, hoca şöyle diyor:

 “Yerli tohum, milli teknoloji kadar büyük bir önem arz etmektedir. Dünyada da bu konunun ne kadar önemli olduğu son dönemde çok daha iyi anlaşılmıştır. Yerli ve milli teknolojiye gösterdiğimiz hassasiyeti, milli ve yerli tohumda da göstermeliyiz. Bu anlamda meslek yüksekokullarımızın ilgili bölümleri ve ziraat fakültelerimizin ayrıca destek almaları gerektiğine inanıyoruz. Hayvan Besleme ve Zootekni alanlarında Türkiye’nin yetkin eğitim kurumları arasında gösterilen üniversitemiz, tohum meselesi ve güvenliği konusunda da aynı hassasiyet ile çalışmalarını sürdürmektedir. Bu noktada yürütülen her türlü faaliyete katkı sunabilecek deneyimli akademisyenlere de sahibiz. Yeni projelerin üretilmesi ve tohum ıslahı konusundaki çalışmaların destekçisi olacağımızı bildirmek isteriz.”

Mesaj net, kime, kimlere, hepimize, AK Parti iktidarına ve ilgili bakanlıklara.
***
Buradan yola çıkarak, 

Dünyadaki gelişmiş devletler, bir birlerini gıdayla tehdit ettiğini görüyoruz.
Dolayısıyla, tarım olmazsa olmazımız, kalkınmanın ve istihdamın gerçek kapısı. Türkiye ekonomisinin gelişmesi, gençlere iş alanı. 
Maalesef,  tarım bir anda geriledi, geriletildi.
Girdi maliyetleri ne yazık ki düşürülemiyor. 


Yüzlerce, binlerce kilometre uzak şehirlerden betonlaştırılan kentlere meyve ve sebze getiriliyor. Tarım ülkesiyiz diye hava atılan bu coğrafyada oluyor tüm bunlar. 

Artık farkına varmalıyız; çiftçimizi eğiterek, geliştirerek kocaman başarı hikayeleri yazabiliriz. Doğduğumuz şehirlerde tarım yaparak, maliyetleri düşürebilir, üretim artabilir.   

Köylerimizin boşalmasının önüne geçmek, tersine göçü teşvik etmek milli meselemiz olmalı.  GDO’lu ürünlerle hasta yapıldığımız, tek ekimlik tohumlardan üretilen sebzelerle kanser ablukası altında olduğumuzun idrakinde, bilincinde olmalıyız.
Nasıl ki nefret söylemleriyle toplum kutuplaştırılıyorsa,  suni gübrelerle de topraklarımızı zehirliyoruz.
Çocuklara sebzenin nerede yetiştiğini, ekmeğin ham maddesinin buğday olup, nereden fışkırdığını göstermeliyiz. 

Düzenlenen yerli haftası bahanesiyle ilk ve ortaokul çocuklarına öğretmenleri ahırları, küçük ve büyükbaş hayvanlarını ziyaret ettirmeli, tarlalarda, köylerde ders vermeliler.
Köylere, çiftliklere piknikler düzenlenerek tarlalardan ürünler toplatılmalı. 
Hollanda’da, Belçika’da, İsveç, Norveç Yeni Zelanda ve Avustralya’da bu işler böyle oluyor. 

Bizim coğrafi işaretli meyvelerimiz var. Avrupa diyor ki, “ben sizin ürününüzü tescilledim, 1 dolarlık malını, 10 dolara satacak pozisyondasınız.”
Amma velakin… 
Biz ne yapıyoruz, müteahhitliği, inşaatçılığı özendiriyor, bu kişileri iş insanı diye tanıtarak meyve bahçelerine, ovalara beton binalar dikmelerine göz yumuyoruz. 
Oysa yapılması gereken tek şey; iktidarın teşvikleri arttırması, doğru algılarla, reklamlarla gençleri tarıma yönlendirmesi. 
Hep birlikte şahit oluyor, en yakınlarımızda görerek kahroluyoruz; dijitalin içine doğan çocukların nasıl insanlıktan, duygusallıktan koptuğunu, toprağı unuttuğunu.
***
Birçoğumuzun bildiği gibi bütün kötülüklerin başı endüstriyel gübre. 
Sonrası kolay, hastalığı icat eden küresel firmalar, ilacı da çiftçiye bayiler aracılığı ile satıyor. Tüm bu yaşananları ise Tarım ve Orman Bakanlığı seyrediyor. 
Allah bizlere muhteşem bir gezegen bahşetmiş. Doğru, namuslu ve liyakatli adımlar atmamızı, böylelikle kalkınmanın önünün açık olduğunu işaret etmiş.
İlkokula giden çocuklarımız, domatesin, patatesin ağaçta yetiştiğini sanıyor.  
Artık bu cahillikten, cehennemden kurtulmak zorundayız. 
Uludağ Üniversitesi Rektörü Hocamız Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz’un yerli tohum haykırışını iyi okunmalı.
Siyasi partilerin aday adayları ve aday yapıldıktan, seçildikten sonra parlamentoya girecek olan iktidar veya muhalefetin milletvekillerinin derdi, tasası, tohumumuzu bozanlara karşı tek ses olabilmeleri.
Bitirirken, 
Türkiye’nin 2022’de toplam ihracatı 254 milyar dolar. 
Tarımla, hayvancılıkla mı kalkınacağız küçümsemesinde olanlara Konya büyüklüğündeki Hollanda’nın 2022 yılında sadece tarım ürünleri ihracatının 122 Milyar 300 milyon EURO’ya ulaştığını hatırlatmak isterim.
Neymiş, 
İthalatla yok oluş,  üretmek ve ihracat ise güç demektir.
Sadece… 
“Bir Türk dünyaya bedeldir” diye slogan atanlar, şapkanızı çıkarın ve aynaya bakın, gülüm!